Mehmed Kırkıncı Hocaefendi, Av. Gültekin Sarıgül
Kırkıncı Hocamı ilk olarak 1961 senesinin Nisan veya Mayıs aylarında görmüştüm. O zaman Ankara’da Said Özdemir Ağabeyin dershanesine Mehmed Kayalar Ağabeyin geldiğini duymuştuk. Biz de gittik. Kayalar Ağabey ile tanıştık, musafaha ettik.
Üzerimde yedek subay elbisesi vardı. Kayalar Ağabey bana iltifat etti. “Mübarek olsun kardeşim” dedi. Kanepeye oturuyor, yanında da sakalsız, genç, siyah saçlı, başında bere olan biri var.
Kayalar Ağabeye “Bir sual sorabilir miyim?” dedim. “Hay hay!..” dedi. “Gavs-ı Azam ile Kutb-u Azam arasında derece farkı var mı, varsa nedir?” dedim. “Bu suali aslında benim yanımdaki şu zata sorman lazım. Bu, Türkiye’nin en büyük âlimlerinden bir tanesidir. Ama müsaade ederse, ben izah edeyim.” dedi.
Kırkıncı Hocanın bir şey dediği yok zaten. Sükût sadece. Sungur Ağabey de var. Beraber gitmiştik. Sonra Kayalar Ağabey kendine has bir şekilde meseleyi izah etti. Baktım, malumat sahibi. Yani oldukça ilmi olan bir zat. Ama Şark’ta da bu hizmet kervanını ilk başlatanlardan birisi. Bilgisi, malumatı gayet yerinde. Cesur bir insan. Kırkıncı Hocayı onun vesileyle görmüş bulundum.
Daha sonraki seneler mahkemeleri takip etmeye başlayınca Erzurum’a da gittim. Erzurum’a gittiğim zaman Kırkıncı Hocayla karşılaştım. Kırkıncı Hoca beni Erzurum’da gezdirdi. Risale-i Nur’un orada nasıl başladığını izah ediyor, ama ekseri sadece Risale-i Nur kelimesini anlıyorum. Söylediği şeyleri ancak ferasetle filan anlamaya çalışıyorum. Şiveye aşina değilim.
Ama artık gidip geldikçe şiveye alışmaya başladım.
Tabii bakıyorum o Kümbet’te zaman zaman âlimler geliyor, onlara ilmi izahlar yapıyor…
Nişanlandığım sıralarda bana şöyle demişti:
“Gayet isabetli hareket ettin. Evlenme kapısının aralayıcısı ve şeyhi oldun. Bu kapıdan bundan sonra çokları girer. Bunu aralaman da iyi oldu. Zaten ben de kayd-ı hayat şartıyla evlenmemeyi doğru bulmuyorum.”
Kırkıncı Hocam’la tabii sonraki zamanlarda ayrı kulvarlarda kaldık. O, Yeni Asya ekibiyle beraber oldu, ben ayrıydım. Fakat aramızda hiç, en ufak bir münazara, bir şey, sevgi ve muhabbeti ihlal edecek, hürmeti iptal edecek bir şey geçmedi.
Yaş bakımından benden epey büyük olmasına rağmen, her zaman Antalya’dan biri yanına gitse, hemen sorar, “selam ve hürmetlerimi arz ediyorum” der. Ben de onun aleyhinde nerde bir konuşma başlasa katiyen mani olurdum. “Onun aleyhinde bulunmayın, bulunamazsınız.” diye.
Seksenden sonra o ve diğer Ağabeyler Yeni Asya ekibinden hizmet yollarını ayırınca, yine beraber olduk ve hâlâ beraberiz. Tabii Kırkıncı Hocam hizmet noktasında Erzurum’da büyük bir çığır açtı. Allah selamet versin.