İslâm’ı doğru anlamanın yolu nedir?
İnsanlık alemi, doğru inancı ve güzel ahlakı semavi dinlerden öğrenmiştir. Semavî dinler, “Cenab-ı Allah’ın, peygamberleri vasıtasıyla insanlara tebliğ eylediği bir umumi kanun, bir rehber, bir mürşid,” diye tarif edilmîştir. Böyle bir din, insanlara itikad, amel ve ahlakı öğretip onları hayır ve fazilete sevk eder.
Semavî dinlerin sonuncusu ve en mükemmeli İslâm dinidir. Onun ihtiva ettiği hükümler kıyamete kadar bakidir. Bu hakikat Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilir;
“Allah indinde din ancak İslâm’dır…” (Âl-i İmran, 3/19)
“Bugün, size dininizi bütünledim, üzerinize olan nimetimi tamamladım. Din olarak sizin için İslâmiyet’i beğendim.” (Maide, 5/3)
İslâmiyet’i hakikatiyle anlayabilmek için ona her türlü peşin hükümden, garazdan uzak kalarak, Kur’an-ı Kerim canibinden bakmak gerekir. Çünkü Kur’an-ı Kerim 1.400 senedir hiçbir değişikliğe uğramaksızın, ilk nazil olduğu şekliyle, herkesin elinde mevcuttur. İfadeleri gayet açık ve berrak; hükümleri akıl ve hikmete uygundur. Birçok dile tercüme edilmiştir.
Kur’an-ı Kerimi daha iyi anlayabilmek için de hadis-i şeriflere müracaat etmek, yani Kur’an-ı Kerime Peygamberimiz (asm)’in nazarı ile bakmak gerekir. Bundan sonra müracaat edilmesi gereken kaynak, Kur’anı ve hadisi anlamada ehl-i ihtisas olan İmam-ı Azam, İmam-ı Şafii gibi müçtehitlerin içtihatlarıdır.
İslâm’ın ulviyeti Kur’an hakikatlerini en derin ve en ince noktalarına kadar tetkik ve tahkik sonunda, ona intisap etmekle yükselmiş olan fert ve cemiyetleri nazara almakla bir derece anlaşılabilir.
Yoksa, bazı Müslümanların hatalarını nazara alarak ve onları örnek göstererek İslâm dini hakkında hüküm vermek, akla ve mantığa uygun değildir. Özellikle, hayatını sefahatte geçiren, mevki ve makamını muhafaza için her türlü entrikayı çeviren, gerek kendi raiyetine gerekse başkalarına karşı her türlü haksızlığı rahatlıkla işleyebilen devlet adamlarını ölçü alarak, İslâmiyet hakkında hüküm vermek doğru değildir.
Öte yandan, İslâmiyet’in hakikatine eremeyen, ruhuna nüfuz edemeyen ve yanlış fikirleriyle kendine tâbî insanları da yanlış yola sevk eden kimseler de İslâmiyet’i değerlendirmede ölçü olamazlar. Onların hatalarına bakılarak İslâmiyet mahkum edilemez.