Mürşidini Hazreti İsa Zanneden Adam
Hz. İsa (a.s) ile ilgili bir hatıramı daha nakletmek istiyorum. 1962 yıllarında Malatya’dan bir misafirim geldi. Mürşidinin fevkalade bir makama sahip olduğunu söyledi. Ben de kendisine:
“Senin mürşidin Kutup mudur?”
“Hayır”
“Gavs mıdır?”
“Hayır”
“O halde Mehdidir”
“Hayır, Hayır. Ondan da ileri.” deyince ben de:“Ümmet-i Muhammed içinde mehdiyetten daha ileri bir makam bilmiyorum. Makamını sen söyle de bilelim.” dedim. Bunun üzerine:
“Bunu sana sır olarak söylüyorum, benim mürşidim Hz. İsa’dır.” dedi.
O an için hiçbir şey söylemedim. Akşam namazına Osman Demirci Hoca, Hacı İshak, Hacı Musa ve Şercil Ağabey geldiler.
Namazdan sonra misafiri onlarla tanıştırdım ve bana söylediklerini onlara anlatmasını istedim. Onlar meseleyi öğrenince hayretde kaldılar.
Ben misafire dönerek:
“Benim, şimdiye kadar sana ne zararım dokundu, benden ne kötülük gördün?” dedim.
Sorumu hayretle karşıladı ve:
“Estağfirullah, senden iyilikten başka bir şey görmüş değilim.” dedi.
“O halde niye benim imanımı tehlikeye atmaya çalışıyorsun.” dedim ve kendisine şunu sordum:
“Mürşidinin annesini, babasını tanıyor musun?”
“Tanıyorum” dedi.
“Çocuğu da var mı?” diye sordum.
“Üç oğlu var”
“Peki hiç düşünmedin mi? Hazret-i İsa’nın annesi Hazret-i Meryem’dir. Babası yoktur. Kendisi evlenmemiştir, dolayısıyla çocuğu da yoktur. Bütün bunlar ortadayken, sen nasıl olur da mürşidine -Maazallah- Hz. İsa diyebiliyorsun?” dedim.
Çok mahcup oldu ve hemen tövbe etti.
Daha sonra kendisine:
“Mürşidin kendisi mi Hz. İsa olduğunu söylüyor?” diye sordum.
“Hayır, kendisi katiyen kabul etmiyor. Yalnız arkadaşlarımızdan birisi rüyasında onu Hz. İsa olarak görmüş.” dedi.
“Peki hiç rüya ile amel edilir mi? Hem de biraz önce söylediğim hakikatler ortada iken.” dedim.
Şeytanın bir rüya ile bu kadar insanı nasıl iğfal ettiğine, hakikatleri nasıl gizlediğine hepimiz hayret ettik.