Ne Aletiyiz?
İnsanın herhangi bir âletten istifade edebilmesi için, öncelikle o âletin neye yaradığını ve ne için yapıldığını bilmesi lâzımdır. Aksi hâlde, âletten istifade edemeyecek ve âletin yapılışı da abesiyete inkılâb edecektir. Meselâ, insan, eline aldığı bir termometrenin ısı ölçme aleti olduğunu bilmezse ondan istifade edemeyeceği gibi, ondaki rakamları yanlış tefsir ederek termometre ile kumaş ölçmeye kalktığı takdirde de divânelik etmiş olacaktır.
Basit bir alette mesele böyle olunca, insanın her şeyden önce kendisinin ne âleti olduğunu öğrenmesi ve hayatını o sahada sarfetmesi icabeder.
İnsanda, hiçbir fiilin fâilsiz olmayacağı hakikatını idrak etme ve Cenâb-ı Hakk’ın bu kâinatta tecelli eden isim ve sıfatlarını tefekkür etme istidadı ve ölçüleri vardır. Yine insanda, hiçbir sıfatın mevsufsuz olmayacağını kavrama kabiliyeti vardır. İnsan bu kabiliyetiyle, kâinatın her tarafında yayılmış muhit bir ilim ve kudreti temâşa ederek, bu kâinatın bir Kâdir-i Hakîm tarafından idare edildiğini anlayabilmektedir ve hâkezâ… Bu istidat, hayvanatta, nebatatta ve diğer camid mahlûkatta yoktur.
İşte, bir insan kendisindeki bir sermayenin böyle ulvî maksatlar için verilmiş olduğunu idrâk edemediği takdirde, termometre ile kumaş ölçme misâli, bu fevkalâde kıymettar cihazatı ile sadece dünyevî menfaatler ve makamlar kazanma cihetine gidecek, böylece hem o kıymettar cihâzâtına mânen zulmedecek, hem de kendisine yapılan hadsiz masraflar hebâ olup gidecektir.