Sadece Niyetin Halis Olması Yeterli midir?
Herhangi bir şeyin mevcudiyeti o şeyin rükün ve sütunlarından ibarettir. Yani o şeye ait bütün sütun ve rükünlerin bir araya gelmesiyle o şey vücut bulur. Meselâ, namazın mahiyet ve mevcudiyeti onu meydana getiren rükün ve şartlarından ibarettir. Birisinin yokluğu namazın yokluğuna kâfi sebeptir. Nitekim namaz kılmanın şartlarından biri abdesttir. Diğer şartlar tam olsa da abdest olmasa, namaz sahih olmaz. Hatta bunu bilerek yapan, mesuliyeti mucib büyük bir hata işlemiş olur.
Aynen böyle de memleketimizin iç ve dış şartlarını dikkate almadan “Allah müminlerin yardımcısıdır, Kadirdir, niyetimiz de halistir.” diyerek politika sahasına atılmak “Türkiye realitesini” görmemektir, basiret yokluğudur, iç ve dış düşmanlara şuursuzca alet olmaktır. Abdestsiz ve kıraatsız namaz kılmaktan farksızdır.
Bediüzzaman bu hakikati şöyle ifade etmektedir:
“Lâkin bu hâl büyük bir derstir. Beni ikaz etti ki, cahil dost düşman kadar zarar verebilir. Öyle ise şimdiye kadar düşmanın tarafına bakıp elimdeki elmas kılıçla onların tefritlerini kırardım. Fakat şimdi mecburum. Öyle dostların terbiyeleri için onların avamperesthane ve ifratkârane olan hayalatlarına o kılıcı bir derece iliştireceğim. O zahirperestler emin olsunlar ki sa’yleri beyduheddir.”[1]
[1] Muhakemat.