İnsan İradesi
İrade, lügat mânâsıyla kast, meşiet, dilemek demektir.
İrade, iki makdurdan (takdir edilen, istenen iki şeyden) birinin meydana gelmesini tahsis eden sıfat olarak tarif edilmektedir. İnsanın bütün duyguları gibi, iradesi de mahlûktur, yâni yaratılmıştır.
İlm-i kelâm âlimleri, insanın bir işe başlamasından önce kendisinde mevcut olan iradesini küllî irade, bu iradenin herhangi bir zamanda belli bir fiile taallûk etmesini, yâni yönelmesini cüz’î irade tâbir etmişlerdir. Buradaki küllî iradeyi Cenâb-ı Hakk’ın bir sıfatı olan İrade-i Külliye ile karıştırmamak gerekir. Cüz’î irade tâbirindeki cüz’î kelimesi, muayyen (belirli) mânâsına gelmektedir; yoksa az mânâsında değildir. Bilindiği gibi, küllî muayyen olmayıp, çok sayıda fertlere şümulü bulunan; cüz’î ise, tâyin edilmiş olan şeydir. Meselâ, zihindeki insan mefhumu küllîdir, bütün insanlığı içine alır. Hariçteki fertleri ise cüz’îdir. Buna göre, insandaki küllî irade, insanın bir işe başlamasından önce çeşitli işlere sarfedilebilecek durumdadır. Yâni, bir insan kendi iradesini okuma, yazma, yürüme gibi fiillerden her birine kullanabilecek durumda olduğundan iradesine küllî denilmektedir. Lâkin bir işe karar verdiğinde artık iradesi cüz’îleşmiş, belli bir işe yönelmiştir.
Istılahta, insanın cüz’î iradesi kasd, kesb, ihtiyâr, talep, niyet, azm kelimeleriyle de ifâde edilmektedir.