Hikmet Pırıltıları

Muvaffakiyet Beldesinin Yolu

Muvaffakiyet beldesinin yolu sabırdır. Bu yoldan çıkanlar helâkete dü­şerler.

Ağaç olmak isteyen bir çekirdek, Cenâb-ı Hakk’ın tekvini şeriatına im­tisal ile toprak altına girecek ve orada sabırla bekleyecektir. Bu sabır onu çürümeye kadar götürecek, fakat o çürümekle filiz devresine girmiş ola­caktır. Sabrı sonunda yeryüzüne çıkacak kadar inkişaf eden bu çekirdek, filiz olduktan sonra da kendisini kem ayaklar altında kalmaktan veya ka­rıncalara yem olmaktan muhafaza etmenin yollarını arayacaktır. O, Hafız-ı Zülkemâl’in lûtfuyla bu devreyi de aşarak fidan olduktan sonra ise, bu defa kendisini keçilerin tasallutundan koruma meselesiyle karşılacaktır. Bu merhaleyi de yine Allah’ın (C.C.) ihsaniyle aştığında, artık ağaç olmuş ve sabrının mükâfat meyvelerini vermiş olacaktır.

Demek ki çekirdeğin meyve vermek için çok sabırlı olması ve bu sabırla Allahü Azimüşşân’ın lûtfunu celbe çalışması lâzımdır. Zira, çekirdeği ağaç yapacak olan, ancak Cenâb-ı Hakk’ın lûtfudur. Yani; sabır esbabına teves­sülün meyvesi lûtuf, lûtfun neticesi ise meyvedir.

Ağaç olma yolunun bu tarz olduğundan bihaber veya bildiği hâlde, ita­atsiz olan bir çekirdek farzediniz ki; her gün bir bahçede oturmakta, otur­duğu yerde de rahat durmayıp, sağa sola yalpa yapmaktadır. Bu çekirdeğin ağaç olamayacağı ve meyve veremeyeceği aşikârdır.

Ebedî Cennette ebedî meyve vermek isteyen insan da o çekirdek gibi sa­bırla mükelleftir. İnsanlar cennet meyvelerini, bir cihette, bu dünyada gerek taat ve gerekse musibet ve günahlara karşı gösterdikleri sabır nisbetinde koparacaklardır.

Şu noktaya da işaret edelim ki, dünyada bir arpa tanesinin sabrı ile bir elma çekirdeğinin sabrı bir değildir. Arpa tanesini fıtrat kanunlarıyla elmaya nisbeten daha kısa bir sabırla mükellef kılan Mutasarrıf-ı Hakîm, ona netice olarak bire on veya bire yirmi ücret vermektedir. Elma çekirdeği ise, uzun sabrının neticesi olarak yüzlerce binlerce çekirdek verme lûtfuna mazhar olmuştur.

İşte cennette de insanların dereceleri böyle birbirinden farklı olacaktır. Nasıl ki, “nebatat” kelimesi, bir tek ottan çiçeğe, hububattan meyveye kadar yüzbinler bitkiyi içine alır. Aynen bunun gibi ehl-i cennet sözü de âmî bir mü’minden velîlere, sahabeden nebîlere kadar bütün nuranî zatları istiab etmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu