Rusya’daki Müslümanların Düştüğü Durumdan İbret Alınmalıdır
Konumuzu aydınlatması bakımından, mazide Rusya’da meydana gelen duruma temas etmek faydalı olacaktır:
Çarlık Rusya’sında, Müslümanlar çarın zulmüne maruz kaldıklarından, çarlık Rusya’sı yıkılırsa, arzu ettikleri İslâmi hayatı yaşayacaklarını ve müstakil devlet kuracaklarını ümit ediyorlardı.
1917 Komünist ihtilalinden sonra, komünistler Müslümanları önce parçalamak sonra da yutmak için onların arasında ihtilaf çıkarttılar, ırkçılığı körüklediler ve riyaset (başkanlık) duygularını kamçılamak için müstakil devlet kurmalarına müsaade ettiler. Böylece Rusya’da müstakil 27 devlet kuruldu.
Sonra Müslümanlara bazı tavizler vererek, onlara hoş göründüler. Hatta Stalin, Hz. Osman’a ait Kur’an nüshasını Müslümanlara hediye etti. Birçok cami ve abideler Müslümanlara iade edildi. Müslümanlar bu durumdan çok memnun oldular ve çok sevindiler. Hatta Dağıstan’da toplanan bir kongrede Stalin “Sovyet Şeriatı” diyerek, İslâmiyet’i benimsediğini ilân etti.[1]
Müslümanlar da gafilce komünistlere aldandılar. Onlarla ittifak ettiler. Yapılan icraatların “İslâm için, şeriat adına” yapıldığını sandılar ve “İslâm Komiserlikleri” kurarak kızıllarla müminler işbirliğine gittiler.
Halbuki Stalin, kendi adını verdiği kitabında komünist taktiğini şöyle belirtiyordu:
“Hadiselere yol açmamak için, açıktan açığa mücadeleye girişmemelidir. Asıl olmayan zararlı fikirleri dine katıp, hatta komünizm prensipleriyle şeriat arasında benzerlikler olduğunu iddia edip, halkta bu kanaat uyandırılmalıdır. Böylece istenen gayeye ulaşmış oluruz. O hâlde din ile doğrudan doğruya mücadele edilmemelidir. Kısacası atlıların ani hücumu gibi bir baskın yerine, yavaş yavaş sosyalizme alıştırılmalıdır.”[2]
Nihayet, Komünistler devlete tamamen hakim olup, muhaliflerini sindirip otoritelerini temin ettikten sonra, gerçek iğrenç yüzlerini gösterdiler, maskelerini indirdiler.
Önce bir kısım bahanelerle 16 Müslüman devleti kendilerine kattılar. Sonra 1922 de din öğretimini tamamen yasakladılar. Din öğretimini yapanları şiddetle cezalandırdılar. Daha sonra din adamlarını ve milyonlarca Müslüman’ı şehid ettiler.
1929 yılında da Türkistan’da on dört bin, Tatar ve Başkırlar’da yedi bin, Kuzey Kafkasya’da dört bin ve Kırım’da da bin cemiyeti kapattılar.
Nihayet kızıl alevler saçarak, Müslümanların başına kızılca kıyameti kopardılar…
İçerdeki bu katliamı yapan komünistler, dış dünyaya karşı kendilerinin dine saygılı ve hürmetkâr olduklarını duyurmak için dessas bir plan sergilediler.
Önce Mısır’daki Ezher Üniversitesine din tahsili yapmak için casus talebeler gönderdiler. Bu ajanların gayesi Mısır’da komünizm propagandası yapmaktı. Ajanlar bir taraftan din tahsillerini yürütürken, diğer taraftan da kesif bir şekilde propagandaya devam ettiler. Nihayet bunlar, Arap Sosyalizmini Mısır’a aşıladılar ve Mısır o tarihlerde Rusya’ya yaklaştı.
Sonra, komünistlerin Müslümanlara dost ve taraftar olduğunu yaymak ve propagandalarını yürütmek için 1946’da Müftü Abdurrahman Rasulev’in başkanlığında, Rus casuslarından meydana gelmiş bir kafileyi Hacca gönderdiler. Böylece komünizm propagandasını din kisvesinde yürüttüler. Zahire aldanan bir kısım Müslümanlar, maalesef Mısır’da, Irak ve Suriye’de komünistlerin ağına düştüler, gafilce onlara destek oldular. Nihayet Irak, Suriye ve Mısır’da sosyalist rejimler kuruldu.
İslâm’ı istismar etmenin bir Müslüman memleketinde oldukça kolay ve çabuk netice verdiğini gören komünistler: “Silaha ne lüzum var, Müslümanlara kendi dinlerini kendi elleriyle yıktırmak varken başka çetin yollara başvurmak ahmaklıktır.” diyorlardı.
[1] bk. Hekimoğlu İsmail, Rusyada’ki Müslümanlar Bu Hale Nasıl Düştü?
[2] Stalin, IV/361.