Cenab-ı Hakk’ın Kâdir İsmiyle Hakîm İsmi Birbirine Karıştırılmamalıdır
Günümüzde bazı safdil kimseler arzu ile fikri, yahut hayal dairesi ile akıl dairesinin muktezalarını birbirine karıştırmakta ve memleket meselelerinin hallinde gerçekçi olmayan reçeteler takdim etmektedirler. Bu görüşlerin bu şartlar altında kabil-i tatbik olmadığını izah edenlere de şu gerekçe ile karşı çıkmaktadırlar: “Cenab-ı Hak her şeye kadir değil mi?”
Evvelâ şunu belirtelim ki, Cenab-ı Hakk’ın her bir isminin muktezası ayrı ayrıdır. Bir isminin muktezasını diğerinden istemek dalâlet ve felâkettir. Meselâ, Cenab-ı Hak Kadir ismiyle bir çocuğu bir anda yaratmağa muktedirdir. Fakat dünya, dârulhikmet olduğundan Kadîr isminin tecellisi Hakim ismiyle sınırlandırılmıştır. O çocuğu dokuz ay ana karnında terakki ettirmekte, bunu takiben dünyaya göndermekte, dünyada da terdicen, an be an büyütmektedir.
Cenab-ı Hakk’ın isimlerinin muktezalarını izah noktasında şöyle bir misal daha verebiliriz: Bir Müslüman Allah’ın emirlerini yerine getirdikten sonra, Cenab-ı Hakk’ın Rahîm ve Gafûr isminden istimdad edebilir. Yani önce namazını kılıp, itaatını yapacak ve günahlardan sakınacak sonra da Cenab-ı Hakk’ın rahmet ve merhametine sığınacaktır. Yoksa ibadeti terk edip kendini aldatarak “Allah Rahîmdir, Gafûrdur.” demek, insanı Kahhâr isminin tedibiyle tokat yemeğe götürebilir.
Evet, dünyada muvaffakiyetin ve muzafferiyetin ölçüsü, Cenab-ı Hakk’ın Hakim isminin gereği ile amel etmekledir. Yani “adetullah” ve “sünnetullah” kanunlarına hakkıyla uymak gerektir. Dünyada başarı ve terakki isteyen insan evvelâ zaman ve mekanın durumunu dikkate alarak gayret gösterecek, sonra Kadir ismine sığınacaktır. Yoksa, “Allah her şeye kadirdir.” diye tohum ve çekirdeği anbarda bekleten veya çorak bir araziye atan insan, Cenab-ı Hakk’tan bağ ve bahçe bekleyemez. Böyle bir insan, Zemherir ayında tohumu serperek, gül derlemek isteyen hayalperestten farksızdır.
İnsan, zaman ve mekanın kabiliyetini dikkate alarak tohumunu tarlaya serpmeli; tohumun büyümesini, gelişip semere vermesini de Kadir isminden beklemelidir. “Allah Kâdirdir” diye, yüzme bilmeden denize dalan adamın akıbeti, boğulmaktır. Cenab-ı Hakk’ın Hakim ismine muhalefet ettiğinden Celâl tokadını yiye yiye yok olup gidecektir. Bu fıtrat kanunudur, ilâhi kanundur. Kanunun hükmü umûmîdir, hayatın her safhasında ve her cephesinde geçerlidir. Dolayısıyla içtimai ve siyasi hayatta da caridir.
İçtimai ve siyasi hayatta muvaffak olmak da Cenab-ı Hakk’ın Hakim isminin muktezasına uyarak hareket etmekle mümkündür. Yoksa “Cenab-ı Hak Kadirdir” deyip, memleket şartlarını göz önüne almadan hareket etmek, zarardan başka hiçbir faydası yoktur.