Asrı Saâdetten Bir İbret Tablosu
Zamanın sahifelerinde, tarihin ibret tablolarına atf-ı nazar edilse; muhteşem şehir ve kasabalar, âlî konak ve saraylar, mektepler, medreseler, darü’l-fünûnlar, hâsılı, âlemi işgal ve istiab eden çeşitli medeniyetler görülür. Fakat, saâdetin, huzurun, muhabbetin, samimiyetin, uhuvvetin, fedakârlığın, iffetin ve âlicenaplığın bir serlevhası olan Asr-ı Saâdet’in bir benzeri daha görülemez.
Asr-ı Saâdet’in ihtiva ettiği binlerce harikulade tablolardan, dünya kurulalı beri bir nâzirine rastlanmayan, tarihin engin yapraklarına ebediyen nakşedilmiş bir tablo:
Hicretle Mekke-î Mükerreme’den Medine-i Münevvere’ye gelen muhacirlere bazı Medineliler aynen şöyle dediler :
“Madem ‘Ancak mü’minler kardeştirler’ (meâlindeki âyet-i kerîmenin) muktezasınca İslâmiyet, Kur’ân, kısacası Allah (C.C.) bizi kardeş etti. Sizler ve bizler kardeşiz. Madem kardeşiz, öyleyse buyurun, malımızı-mülkümüzü bölüşelim.”
Evet, Medineliler bu teklifi candan, gönülden, ihlâs ve sadakatla yaptılar. Zîra, onların gönüllerini, kalblerini Kur’ân ve Resûlüllah aşkı bütünüyle sarıp istilâ etmişti. Çünkü onlar, küfrün bölücü ve ayırıcı karanlığından imanın birlik, sevgi ve saâdet verici sabahına erişmiştiler. Sanki yeniden yaratılmıştılar. Artık bir tek aile haline gelmiştiler…
Şimdi, insanlığı içine düştüğü ızdırap verici karanlıklardan şu veya bu fâninin köhne fikir ve karanlık hülyâlarıyla kurtarmaya çalışan psikolog, sosyolog, pedagog ve bütün feylesoflara sormak lâzım:
Zerdüştîlerin ateşlerinden daha da yandırıcı olan kavmiyetçiliğin; kin, nifak, iğbirar ve intikam gibi hisleri alevlendirerek insanların asırlarca sulh, sükûn ve saâdetlerini selbettikleri bir zamanda; birbirlerine soy-sop, haseb-neseb dâvasından dolayı, zulmeden, gadreden ve öldüren, sel gibi kanlar döken insanların kalberinde ne tecelli etti de vicdanları tenevvür etti? Ruhlarında ne tulû etti de gönülleri ziyâlandı, hisleri parladı, içleri yıkandı? Ne oldu da bu insanların ruhları birdenbire kömürden elmasa inkılâb etti? Nasıl oldu da medenî milletlere bile üstad oldular; âlemin her tarafına huzuru, sükûnu, saâdeti ve hakiki medeniyeti götürerek cihanın rengini değiştirdiler?
Evet, Asr-ı Saâdet’in ihtiva ettiği harikulade tabloları bu feylesofların nazar-ı ibretlerine, insaflarına takdim ederiz. Gelsinler görsünler!.. Medeniyet ne imiş, insanlık ne imiş, anlasınlar, bilsinler…