Cennete Lâyık Bir Kıymet Almak
İlkokul, ortaokul ve liseyi müteakip tıp fakültesine giren ve oradaki tahsilini de tamamlayan bir talebe, artık doktor olmaya liyâkat kazanmış demektir.
Tıp fakültesinden mezun olan bir talebe ile kendisiyle aynı yaşta ve fakat hiç tahsil görmemiş diğer bir şahıs arasında ilk nazarda herhangi bir fark görülmemektedir. Fakat hakikatta, fakülte mezunu olan şahıs, yıllarca tıp sahasında amel etmiş, deneyler yapmış, okumuş, yazmış ve zamanını doktorluğa liyâkat için harcamıştır. Diğer şahıs ise, zamanını tıbba ait olmayan şeylerle geçirmiş, doktorlukla ilgili ilim tahsil etmemiş ve amel işlememiştir. Neticede otuz yaşına girdiği hâlde, bu sahada bir adım dahi atamamıştır.
Rahmân ve Rahîm olan Cenâb-ı Hak, bir insanın cennete lâyık olabilmesi için hangi fakültede okuması, neleri bilmesi, ne gibi ameller işlemesi ve hangi işlerden sakınması gerektiğini bizlere bildirmiştir. Bu fakülte İslâmiyet’tir ve bu fakülteye kayıt olabilmenin şartı imân, sınıf geçebilmenin icabı ise ibadettir.
İnsan, namaz kılmakla, dersine çalışmış talebe gibi oluyor. Ders çalışan bir talebe, dersini bitirdiği zaman eline maddeten bir şey geçmiş değildir, fakat mânen bilgisine yeni şeyler ilâve etmiş olması cihetiyle, gayesine bir adım daha yaklaşmış ve tahsilinin neticesi ve maksudu olan makama liyâkat kesbetme hususunda bir derece daha kazanmıştır.
Namaz kıldığı hâlde dünyevî işlerinin iyi gitmemesine hayret eden veya namazı böyle bir gaye için kılan kimse, namazı anlamamış demektir.
Bir talebe mezun oluncaya kadar maaş beklemez, ücret mezuniyetten sonradır. Bu dünya bizim için bir imtihan salonudur. Bu salondan ölüm ile ayrılacak, mükâfat veya ceza menziline doğru yol alacağız.