Âdetullaha Riayet
Sebeplere teşebbüs etmek; Allah’ın kâinatta koymuş olduğu ve herkesi itaat etmekle mükellef tuttuğu, sünnetullah veya âdetullah tabir edilen kanunlarına riayet etmek demektir. Sünnetullaha muhalif hareket eden kimse, maksuduna ulaşamaz. Meselâ, bir kimsenin Cenâb-ı Hakk’dan bir erkek evlâdı istediğini ve gece gündüz yalvarıp, gözyaşı döktüğünü farzediniz. Bu kimseye: “Sen Cenâb-ı Hakk’dan bir erkek evladı istiyorsun ama, sen evlendin mi?” denildiğinde o adam cevaben: “Hayır, evlenmedim ama Allah her şeye kâdirdir, evlenmeden de evlât verebilir.” dese bu söz doğrudur, fakat Hakîm ismi muktezasınca, o şahıs ölünceye kadar yalvarsa da evlâd sahibi olamayacaktır. Çünkü; sünnetullaha muhalif hareket etmektedir ve cezasını evlâdsızlıkla çekecektir.
O hâlde, sebeplere tam olarak teşebbüs etmeden netice beklemek mümkün değildir. Bu teşebbüsün nasıl yapılacağı da ayrı bir mes’eledir.
Çay yetiştirmek için lüzumlu bütün teşebbüsleri, Erzurum’un Palandöken dağında yapan bir kimse, hiçbir şey elde edemeyecektir. Veya tohumunu zamansız eken kimse mahsule kavuşamayacaktır. Bu hâle göre, sebeplere teşebbüsün zaman ve mekânı da teşebbüs kadar mühimdir.
Bu arada İslamî mücahedenin âdetullaha uygun olarak nasıl yapılacağını Asrın İmamı, bizlere beyan buyurmuştur. O metoda uyduğumuz takdirde, sebeplere teşebbüsü inşâallah bihakkın yapmış olacağız. Neticeyi vermek ise, o Rahmân-i Zülcemâl’in vazifesidir, ona karışmayacağız.