Nükteler

İnsan ve Pazarı

Kâinatın meyvesi olan insan, ancak Cenâb-ı Hakk’ın pazarında satılabilir. Ağacın meyvesi en mütekâmil cüz’ olduğundan onun müşterisi, kendisinin aşağısında ve hizmetinde bulunan kök, gövde, dal ve yaprak gibi cüzler olamaz. İnsanı kâinata meyve yapan Allah (C.C.) onu cennet mukabili satın almak istediğini Kur’ân-ı Kerîm’inde beyan buyurmuştur. Cenâb-ı Hak tarafından alınıp ebedî saadete mazhar edilecek olan insan da, bu şerefe nail olabilmek için, vitrinlerini ona göre süslemeli, düzenlemeli ve temiz tutmalıdır. Şöyle ki:

İnsan tek başına bir fuar gibidir. Hangi bölmesine fikren girip, o kısımla ilgili fennin dürbünüyle temâşa ederseniz, yıllarca orada kalırsınız. İnsanın akıl, kalb, hafıza, beyin, göz, dil, mide ve sair âlet ve duygularının her biri o fuarın bir bölümü hükmündedir. Bunlar içerisinde zahiren basit bir kemik olarak görünen diş için, dişçilik fakültesinin kurulmuş olması ve dişi anlamaya çalışan profesörlerin yetişmesi, insanın ne kadar garip san’atlarla dolu bir fuar olduğunu bir derece ortaya koyar. Burada üzerinde durulması lâzım gelen en mühim nokta, insanın bu fuarı lâyık olduğu tarzda tanzim edip edemediğidir. İnsan fuarının göz vitrinine seyri meşrû manzaralar, Kur’ân-ı Kerîm okuma, ilim meclislerinde bulunma gibi mücevheratlar asılırsa o vitrin güzelleşir ve Hafiz-i Rahîm olan Cenâb-ı Hakk’ın satın almasına vesile olacak bir değer kazanır.

Aynı şekilde, akıl vitrini hikmetlerle, faydalı ilimlerle doldurulursa güzelleşir. Bu durumun aksine olarak insan, güzel yüzüne pis çamuru sürerek çirkinleştirmesi misâli, bu azalarını meşrû olmayan fiillerde kullanırsa bu vitrinleri  çirkinleştirir. Bu takdirde her bir vitrin bir laşe yuvası halini alır. Böyle bir fuarın müşterisi ancak şeytanlar olacaktır. Loş ve pis odalara kara sineklerin ve eşek arılarının girip çıkmaları gibi, şeytanlar da daima o fuara girip çıkacaklardır.

Bu fuarı temiz tutmak için, teneffüsle bedenimize her zaman oksijen alıp, karbondioksidi dışarıya atmamız misâli, aklımızla da İlâhî ve Rabbanî hakikatları alıp ruh ve kalbimize estirmemiz ve şeytanî fikirleri ve vesveseleri defetmemiz lâzım geliyor. Ancak o zaman Cenâb-ı Hakk’ın cennet mukabilinde satın alacağı bir değer ve kıymete yükselmiş oluruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu