Hayatı ve Hatıraları

Süleyman Arı’nın Pederi İbrahim Efendi ile Tanışmamız

1956’lı yıllardı. Bir gün medreseye gittim. Orada ihtiyar bir zat sandalyede oturuyordu. Ben içeri girdiğimde M. Şercil Efendi.

“İşte hocam geldi.” deyince o zat:

“Üstadı ziyarete gittik, bize sizi sordu. Biz de tanımadığımızı söyledik. Üstad’ın yanında çok mahcup olduk. Buraya da sizinle tanışmak için geldim.”

dedi. Kendisinin hoca olduğunu ve adının “İbrahim Arı” olduğunu söyledi. Biraz sohbetten sonra yanımızdan ayrıldı.

Ertesi gün medreseye bir halı gönderdi. O zaman medresemizde sergi olarak hasırdan başka bir şeyimiz yoktu. Gönderdiği halıya çok sevindik ve teşekkür ettik.

Süleyman Arı
Süleyman Arı

Artık medreseye sık sık gelmeye başladı. Bir gün bizi evine davet etti. Evinde oğlu Süleyman Arı ile tanıştık. Ve bize “Her hangi bir ihtiyacınız olursa Süleyman’a söyleyin, o size yardım eder.” dedi. O zaman da Üstad Hazretleri Ankara’da Sözler’i basma hazırlığı yapan Said Özdemir, Atıf Vural ve Mustafa Türkmenoğlu’na vilayetlerden borç para almalarını ve mukabilinde basılan Sözlerden paraları miktarınca göndermelerini söylemiş. Ve Üstad’ın kendisi de teberruken Sözler’in basımı için 1.000 küsur lira hibede bulunmuş.

Ben o dönemde Gümrük Camisinde Ramazanda vaaz veriyordum. Bayram günü mahalle muhtarıyla caminin imamı evimize geldiler. Ayrılırken imam cebime bir zarf koydu. Zarfa baktım, içinde iki yüz kırk lira vardı. Bazı kardeşlerden de on beşer liradan kitap parası toplayıp Ankara’ya gönderdik. Sözler’in ilk baskısı Türkiye’den toplanan bu paralarla gerçekleştirildi. Her vilayete gönderdiği paraya göre “Sözler” gönderdiler.

Beş ya da altı ay sonra İstanbul’dan Ahmet Aytimur Ağabey:

“Hocam, Mektubat’ı bastıracağız, beş bin lira lâzım. Bize beş bin lira borç gönderebilir misin?” diye haber yolladı. Ben de Süleyman Efendiye gidip durumu anlattım. O da beş bin lira verdi. Parayı alıp Ahmet Aytimur Ağabeye gönderdim. Mektubat basıldı. Ve Ahmet Aytimur basımdan sonra borcumuzu gönderdi. Biz de Süleyman Efendiye bu parayı verdik.

Bir müddet sonra yine Ahmet Ağabey bana:

“Hocam, Lem’aları bastıracağız. Beş bin liraya ihtiyacımız var. Bize borç olarak gönderirseniz hem makbule geçer hem de Üstad’ın duasını almış olursunuz.” dedi. Bunun üzerine Süleyman Efendiye bir daha borç almak için gittim. Süleyman Efendi:

“Hocam, maalesef veremeyeceğim.” dedi.

“Pekala.” dedim ve yanından ayrıldım.

Bir zaman sonra Süleyman Efendi,

“Hocam, bundan sonra kasamız size açıktır. Ne zaman isterseniz, ihtiyacınız olduğunda gelip alabilirsiniz. Çünkü geçen beş bin lira istemiştiniz, ben de vermedim. Ondan bir hafta sonra yolda beş bin liralık malımız çalındı.” dedi.

Hakikaten de Süleyman Efendi ömrünün sonuna kadar bize her hususta yardım etti; her ihtiyacımızı karşıladı. Hatta Kümbet Medresesinin parasını da o verdi. Allah kabrini pürnur etsin. Abâ ve ecdadına da rahmet eylesin. Amin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu