Nükteler

Ceset-Ruh Beraberliği

Bir insanın rüyada binlerce sarayı olması mı, yoksa uyanık âlemde bir gecekonduya sahip olması mı daha iyidir? Veya bir insanın rüyada her nevi yemeklerden istediği kadar yemesi mi, yoksa uyanık iken bir kap yemek yemesi mi kendisi hakkında daha hayırlıdır? Ve nihayet, bir insanın ölmüş dedesiyle rüyada bol bol sohbet etmesi mi, yoksa onunla farazâ, uyanık âlemde bir dakika görüşüp konuşması mı daha sevindiricidir?

Elbetteki bu ikinci hususlar, birincilerle kabil-i kıyas değildir.

Bu fâni dünyada dahi lezzetin kemâline ancak cesed-ruh beraberliğiyle erişildiği ve rüyada sadece ruhen alınan zevkler, uyanık âlemdekine nisbetle çok nakıs kaldığı hâlde, bazı kimseler nasıl oluyor da ebedî cennetten sadece ruhen istifade edileceğine ihtimal verebiliyorlar?..

Bu tevehhümün hakikat olması hâlinde, gerek nimetlerden lezzet alma hususunda ve gerekse esmâ ve sıfat-ı İlâhîye’ye âyinedarlık şerefine mazhariyet noktasında bu dünyadaki insanın, cennettekinden çok daha üstün olması lâzım gelir.

Bir imtihan meydanı ve âhiretin bir mezrası olan bu dünyayı, âhiretin çok fevkine çıkaran bu düşüncenin sahipleri bu zâhir hakikatı maalesef anlayamamışlardır.

Bizleri bu dünyada ruh-cesed beraberliğiyle halkeden Hâlik-ı Zülkemâl, o nihayetsiz kudretiyle elbetteki bizleri âhirette yeniden halkedecektir. Ancak bu bedihî meseleyi istib’âd eden kimseler, yukarıda izah edilen tevehhüme ihtimal verebiliyorlar. Bunların ilmen ve aklen isbatı Onuncu ve Yirmi Dokuzuncu Sözler’dir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu