Cihâzatımız ve…
İnsandaki bütün cihâzat, insanın hem dünya hem de ahiretini kazanması için verilmiş birer alet veya diğer bir ifadeyle, insanın saadeti dâreyn hedefini vurabilmesi için verilmiş birer silâh mesabesindedir.
Bununla beraber direksiyonun yanlış kullanılması, insanı uçuruma yuvarlayacağı gibi, yanlış kullanılan silâh da hedef yerine kalbe ateş eder ve kullananı öldürebilir. Meselâ, korku silâhını kullanmayı bilmeyen bir insan, bu silâhla kendini vurabilir. Korkulmayacak şeylerden korkmanın hayatı azaba çevirmesi, bunun güzel bir misâlidir.
Bizi silâhlarımızla beraber bu dünyaya getiren Hâlik-ı Teâlâ, bunların nasıl kullanılacağını da ayrıca bildirmiş bulunmaktadır. Göz dürbünüyle neleri seyredebileceğimiz, kulak cihazıyla hangi sesleri dinleyeceğimiz, dilden hangi hedeflere ateş edeceğimiz, başımızı nelerin karşısında dimdik tutup, hangi hallerde önümüze eğeceğimiz veya yere kapatacağımız bize Kur’ân-ı Kerîm ile öğretilmiştir. Bu noktada bize düşen tek şey, söyleneni harfiyen yapmaktan ibarettir.
Nasıl ki bir fabrikanın netice verebilmesi için ondaki her bir alet ve makine, katalogda gösterilen şekle aynen uyularak yerleştiriliyor, aksi hâlde, o fabrikadan netice alınamıyor. Aynen bunun gibi, Cenâb-ı Hakk’ın en güzel şekilde yarattığı ve yaradılış gayesine uygun çalıştığında cennet, muhalif çalıştığında ise cehennem meyvesi veren bu insan fabrikasındaki her bir maddî ve manevî cihaz da Kur’ân-ı Kerîm‘de beyan edilen tarza harfiyen uyularak istimal edilecektir.
Bu hususa şahsî fikir karıştırmamız, aynen bir fabrikanın netice verebilmek için nasıl çalışması gerektiğine kendisinin karar vermesine benzer ki, bu tarz hareketin sonu ancak hüsrandır.