e. Cehalet
Cehalet, bilgisizik, tecrübesizlik, ilim ve irfandan haberdar olmamaktır. İlimden kendini mahrum eden insan nefsine zulmeder, daima hakir ve zelil olur. Bu açıdan her zaman hataya düşer, hakkı batıl, batılı hak görür. Aleyhinde olan şeyleri bile lehinde zanneder. Dost ve düşmanını birbirinden ayıramaz. Onun içindir ki, şu söz darb-ı mesel olmuştur. “Cahil dosttan ise akıllı düşman daha iyidir.”
Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de mealen buyuruyor:
“Cehalet içerisinde gaflete dalmış olan yalancılar kahrolsun.”1
Cahil bildiğini sanır ve boş iddialarda bulunur, düşüncesi köksüz ve sönüktür. Bundan dolayı “Cahil yaşayan ölüdür.” denilmiştir. Hazret-i İsa (as.)
“Ben Cenab-ı Hakk’ın izniyle ölüleri dirilttiğim halde, cahillere söz anlatmakta aciz kaldım.”
demiştir. Bundan anlaşılıyor ki, her şey bir şeydir, lâkin cahillik hiçbir şeydir
Cehaletin en kötüsü ve en tehlikelisi de insanın kulluğundan gafil olması, Allah’a kulluk etmekten uzaklaşması, O’nun ilâhi emirlerine değil de kendi heva ve hevesine uymasıdır.
Cahil insan cehaletinden mazur değildir. Çünkü öğrenmesi mümkün iken, bunu ihmal etmiştir. Cahilliğin en kötüsü ve en tehlikelisi de bilmediğini bilmemektir. Böyleler kendilerinin her şeyi bildiğini zanneder ve kendilerini büyük göstermeye özenirler. Demek ki, “Hayatta insana en pahalıya mal olan şey cahilliktir.”
Eskiden İslam toplumlarında âlimlerden birine ceza verilince, onu cahil bir kişi ile hapseder veya bir arada yaşamaya mecbur bırakırlardı. Bazı hükümdarlar da kendilerini methetmeyen alim ve şairleri cahiller ile beraber zindana atarlardı.
Hafız-ı Şirazî bir kitap yazdığında devrin hükümdarı: “Kitabının başında beni methet.” demiş. Hafız-ı Şirazî: “Ben senin gibi zalimi methetmem.” diye karşılık verince, hükümdar Hafız-ı Şirazî’yi zindana attırmış. Hafız-ı Şirazî zindanda her ikindiden sonra mahkûmlara sohbetler edermiş. Mahkûmlardan birisinin her sohbette ağlaması, Hafız-ı Şirazî’nin dikkatini çekmiş. Bir gün o adama:
“Yahu seni ağlatan nedir? Allah korkusu mu? Yoksa Allah sevgisi mi? Kul hakkı mı? Yoksa günahlarının çokluğu mu?” diye sorunca, Adam: “Benim bir keçim vardı. Senin sakalın aynen onun sakalına benziyor. Seni görünce onu hatırlıyor ve kendimi tutamayıp, ağlıyorum.” diye cevap vermiş. Bunun üzerine Hafız-ı Şirazî: “Böyle cahilin yanında durmaktansa, öyle zalimi methetmek daha evladır.” demiş ve kralı methetmeye karar vermiş.
Mehmet Akif şu mısralarıyla cehalet belâsını ne güzel tasvir eder:
“Eyvah! Bu zilletlere sensin yine illet…
Ey derd-i cehalet, sana düşmekle bu millet,
Bir hale getirdin ki, ne din kaldı, ne namus?
Ey sine-i İslâm’a çöken kapkara kâbus,
Ey hasm-ı hakikî, seni öldürmeli evvel:
Sensin bize düşmanları üstün bırakan el!..”
Dipnotlar:
1 Zariyat Suresi, 51/11.