Gıybet
GIYBET, bir kimsenin gıyabında hoşlanmayacağı sözler söyleyerek, onu arkasından çekiştirmektir. Diğer bir ifadeyle; kendimize söylendiği zaman hoşlanmayacağımız bir sözü, din kardeşimiz hakkında arkasından konuşmaktır.
Gıybet, insanın şahsıyla alakalı şeylerde olur. Mesela; kişinin bedeni, soyu, ahlâkı, işi, dini, evi gibi.
Allah Teala gıybeti şu âyetle yasaklamıştır:
“…Birbirinizin gıybetini yapmayın. Hangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır. Bundan tiksinirsiniz öyle değil mi? Muhakkak ki, Allah tövbeleri çok kabul edendir ve çok merhametlidir.”112
Bu ayet gıybetin ne kadar kötü bir iş olduğunu tamamıyla gösterir.
Gıybet yapılan yerde susan kişi de gıybete ortak olmuştur. Çünkü susmasıyla gıybeti tasdik etmiş olur. Bu hususta Peygamber Efendimiz (asm.) şöyle buyurmuştur:
“Bir kimse yanında hakarete maruz kalan bir mümine gücü yettiği halde yardım etmezse, Allah o kimseyi kıyamet gününde insanların önünde rezil rüsyav eder.”113
“Her kim gıyabında kardeşinin kusurlarını söyletmezse, kıyamet gününde Allah da onun kusurlarını örtmeyi tekeffül eder.”114
“Ey kalbiyle değil de diliyle iman edenler topluluğu! Müslümanların gıybetini yapmayınız, ayıplarını araştırmayınız. Zira kim kardeşinin ayıp ve kusurlarını araştırırsa, Allah da onun kusurlarını araştırır. Allah kimin kusurlarını araştırırsa, onu evinin içinde bile olsa rezil rüsvay eder.”115
Cenab-ı Hak buyuruyor ki,
“Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin.”116
Toplum hayatını muhafaza etmek ve müminler arasındaki bağı ve kardeşliği güçlendirmek için İslâm dini gıybeti şiddetle yasaklamıştır.
Ancak fasıkların, alenen günah işleyen ve isyan edenlerin arkasından konuşmak gıybet olmaz. Yani onlardan gelecek zararı önlemek için gıybetleri yapılabilir.
Gıybetin başlıca sebepleri şunlardır:
• İntikam hissini tatmin etmek.
• Gösteriş ve büyüklük taslamak.
• Kıskançlık.
• Hoşça vakit geçirmek, güldürmek için başkalarının ayıplarını ve kusurlarını ortaya koymak.
• Kendini büyük göstermek için başkalarını küçültmek gayesiyle onlarla alay etmek.
Gıybet, insanın ibadet ederek kazandığı sevapların azalmasına ve başkasının günahlarının kendine yüklenmesine sebep olur. Rivayette vardır ki,
“Kıyamet günü bir kimsenin sevap defteri açılır. ‘Ya Rabbi! Dünyadayken şu ibadetleri yapmıştım. Sayfamda bunlar yazılı değil?’ der. ‘Onlar defterinden silindi, gıybet ettiklerinin defterine yazıldı.’ denilir.”
“Kıyamet günü bir kimsenin hasenat defteri açılır. Yapmamış olduğu ibadetlerin yazılı olduğunu görür. ‘Bunlar seni gıybet edenlerin sevaplarıdır.’ buyrulur.”
Peygamber Efendimiz (asm.) buyurmuştur.
“Kim bir kimsenin namusuna veya malına zulüm etmiş ise, dinar ve dirhemin (yani salih amelden başka şeyin) bulunmayacağı günden önce o kimseden helallik alsın. Zira zulmü yapanın salih ameli varsa zulüm ettiği miktarda amelinden alınacaktır. İyi ameli yoksa bu sefer mazlumun günahlarından alınıp ona yükletilecektir.”117
Bu hakikatlere göre zahmet çekerek sıkıntılara katlanarak yaptığı ibadetlerin sevabını gıybetle yok etmek akıllı insanın işi değildir.
Peygamber Efendimiz (asm.),
“Bir kimse için söylenen kusur onda varsa bu söz gıybet olur. Yoksa iftira olur.”
buyurmuştur. O hâlde, söylenen söz iftira ise iki katlı günah işlenmiş olur.
Gıybetin günahından kurtulmak için pişmanlık duymak, tövbe etmek ve gıybet ettiği kişi ile helalleşmek gerekir. Eğer pişmanlık duymadan helallik istense o zaman riya yapılmış olur. Bu da ayrı bir günah işlemek demektir.
Gıybet, özel bazı durumlarda caiz olabilir:
1. “Falan adam haram yiyor, rüşvet alıyor, başkalarının namusuna göz dikiyor…” diyerek, onu yetkililere bildirmek.
2. Bir adam birisine, birlikte iş yapmak istediği kişi hakkında “O nasıl bir insandır?” diye sorduğunda, sırf kendisiyle meşveret eden adamın sorusuna cevap vermek için “Onunla çalışma, ben onu pek iyi bilmiyorum.” dese gıybet olmaz.
3. Küçümseme, tahkir etme, alaya almak için değil de sadece tarif etmek için birisi bir başkasına “O kör adam” dese gıybet olmaz.
4. Hakkında konuşulan kişi, günahını-ayıbını hiç kimseden utanmadan halkın gözü önünde işliyorsa, işlediği günahtan, ayıptan çekinmiyor ve üzülmüyorsa onun arkasından konuşmak da gıybetten sayılmaz. Belki konuşulanları duyar da günahlarından vaz geçer.
İşte bu maddeler çerçevesinde sırf hak ve hakikat adına gıybet etmek caiz olabilir. Yoksa gıybet, nasıl ateş odunu yer bitirir; öyle de gıybet dahi salih amelleri ve onların sevaplarını yer bitirir.
Bediüzzaman’ın gıybet hakkındaki, pek hulasa ve faydalı bahsinden mülhem bu faslımızı yine onun çok faydalı bir nasihatı ile bitirelim:
“Eğer gıybet etti veyahut isteyerek dinledi; o vakit, ‘Bizi ve gıybet ettiğimiz kimseyi bağışla.’ demeli, sonra gıybet edilen adama ne vakit rast gelse, ‘Beni helâl et.’ demeli.” 118
Dipnotlar:
112 Hucurat Suresi, 12.
113 Taberanî.
114 İbn Ebi’d Dünya.
115 Ebu Davud; İbn Ebi’d Dünya.
116 Hucurat Suresi, 10.
117 Taç Tercümesi, 7. cilt, s, 46, 76. hadis.
118 Mektubat.