Kars Yolculukları
1960’dan sonra Kars’a birkaç kere gittim. Muhtelif kimselerle tanıştık, evlerinde ders yaptık. Fakat hizmet gerçek manasıyla rayına oturmamıştı, bir medrese açamamıştık. 1965 yılında Isparta’dan Mehmet isminde bir öğretmenin tayini Kars’a çıkmıştı. Çok iyi bir Nur talebesiydi. Bir süre sonra onun ziyaretine gittik. Neler yaptığını sorduk. Şunları söyledi:
“Burada Halay Bey isminde biriyle tanıştık. Siyasi kanaatiyle bize ters düşmesine rağmen, çok iyi bir insandır. Ben hiç siyasi konulara girmeden ona Risale-i Nur’u okudum, anlattım. Her akşam bizim eve geliyor ve beraber ders okuyoruz. Kendisi kereste tüccarı ve mert bir insan. Bana her hususta yardımcı oluyor.”
Beraberce Halay Efendinin ziyaretine gittik. Risale-i Nur okuduk. Akşam bizi misafir etti. Evine birçok kişiyi çağırmıştı. Ders okuduk.
Halay Efendiyle daha sonra defalarca görüştük. Artık Kars’taki konağımız o olmuştu.
Bir gün Vahdettin Hızıroğlu ile Oltulu Hayrullah Aydın’a:
“Benim Göle’de bir asker arkadaşım var. Onu ziyarete gidelim, oradan da Kars’a geçer, Halay Ağabey’i görürüz.” dedim. Göle’ye gittik. Asker arkadaşım Halil Bedir’i ziyaret ettik. Evinde misafir olduk. Risale-i Nur okuduk. Göle’den akşama doğru yola çıktık. Gece Kars’a indik. Halay Ağabey’in evine gittik . Bizi büyük bir heyecanla karşıladı. Çay yaptırmak istedi. Biz:
“Karnımız aç, çay içemeyiz.” dedik.
“Şimdi evde ekmek yok. Ben ekmek alıp geleyim.” dedi ve çıktı. Aradan uzun bir müddet geçtikten sonra geri döndü, ama ekmek bulamamıştı. “Bütün fırınlar kapanmış, ekmek bulamadım.” dedi. Yataklarımızı serdi ve yanımızdan ayrıldı. Biz Vahdettin Hızıroğlu ile yatak sohbeti ediyorduk. Biraz sonra Halay Bey:
“Hocam” dedi, “Ekmek yok ama evde çörek var yer misiniz?” Gülüştük.
“ Ne yapalım? İnsan darda kalınca çörek de yer.” dedik.