KESRETTE BOĞULMAK
Kesret, çokluk; vahdet ise birlik demektir. Doğan güneşin her şeyle irtibatı olması gibi, insanın da dünyadaki her şeyle münasebeti vardır. Meselâ, çalıştığı iş yeri, arkadaşları, aile fertleri, komşuları, memleketi ve dünyada cereyan eden hadiseler onu yakından alâkadar etmektedir.
Gün boyunca sadece dünya meseleleri ile ilgilenip, zihnini onlardan sıyıramayan insan, kesrette boğulmuş demektir. Bu şahıs “her şeyin dizgini elinde ve her şeyin anahtarı yanında” olan Rabb-ı Rahîm’ine iman ve iz’an ile günlük hâdiselerden sıyrılarak ibadet görevini yerine getirdiğinde, kesretten kurtulup vahdete müteveccih olmuş olur.
Okuluna gitmekte olan bir öğrenci, yoldaki hâdiselerle fazlaca ilgilense, vitrinleri saatlerce seyre dalsa tahsilinden geri kalır. Okula gitme gayesi onun yüzünü kesretten vahdete çevirmeli ve bu gibi şeylerle vakit kaybetmesine müsaade etmemelidir.
Herhangi bir fakülteye kayıt olan bir talebenin esas gayesi, mezuniyet diplomasını alabilmektir. Bu gaye onun yüzünü kesretten vahdete çevirir ve yeme-içme ve sair ihtiyaçlarına ancak lüzumu kadar vakit ayırır. Aksi halde, kesret içinde boğulur ve fakülteden atılma tehlikesi ile karşı karşıya kalır.
İnsan da bu dünyada imtihan edildiğini unutmamalı ve kesret içinde boğulmamalıdır.