L. İnsanın Acûliyeti
İnsan, fıtratının gereği olarak çok acelecidir. Hatta insan her hatırına geleni hemen elde etmek ister. Arzu ettiği şeylerin akibetini pek düşünmez. Ahiret nimetlerini bile dünyada görmek ister. Halbuki dünyadaki bütün nimetler ahiret nimetlerinin bir gölgesi hükmündedir. İnsan bundan gafil olarak gölgeyi asıl zanneder, ona çalışır, onun olması için dua eder ve bunda da aceleci davranır. İnsan, her işte düşünerek, hikmetle hareket etmelidir, sonra pişmanlık fayda vermez.
Nitekim Cenab-ı Hak, bir ayette mealen şöyle buyurmaktadır:
“İnsan, bazen şerri, tıpkı hayrı istercesine ister. Pek acelecidir bu insan.”1
Bu ayetten de anlaşıldığı gibi insan, peşin zevklerin arkasına düşer. Kısa aklı, hak ile batılı tefrik edemediğinden, çoğu zaman nefsine tabi olarak zevklerin peşine düşer ve onları talep eder. Bir dirhem hazır lezzeti, ebedi hayattaki batmanlarca lezzete tercih eder. Maksuduna sabır ile ulaşması lazım gelirken, acele ettiğinden dolayı ondan mahrum kalır.
Halbuki, “Cenab-ı Hak, Hakîm ismi muktezası olarak, vücud-u eşyada bir merdivenin basamakları gibi bir tertib vaz’etmiş. Sabırsız adam teenni ile hareket etmediği için, basamakları ya atlar düşer veya noksan bırakır; maksud damına çıkamaz. Onun için hırs mahrumiyete sebebdir.”2
Cenab-ı Hak, tedric kanunu gereği olarak, bu kâinatı bir anda değil, altı günde yani altı devrede yaratmıştır. Kâinatın meyvesi olan insanlar, hayvanlar ve bütün nebatatlarda da bu kanun cereyan etmektedir. İnsan bir anda vücut bulmadığı gibi, bir çekirdek te bir anda ağaç olmaz. İnsan bu fıtrat kanununa riayet ederek, her şeyin bir anda olmayacağını düşünmeli, işlerinde acele etmek yerine sebeplere riayetten sonra neticeyi Allah’tan beklemelidir. Bu tedric kanununun gereğidir.
Sabır, bütün müşkilatların anahtarıdır Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Sabır, ferahlık ve genişliğin anahtarıdır.”
“Demek Cenab-ı Hakk’ın inayet ve tevfiki, sabırlı adamlarla beraberdir.”3
Evet, sabredenler Allah’ın Sabır ismine mazhar olur. Zira Allah’ın bir ismi olan Sabır, O’nun acele etmekten münezeh olduğu anlamındadır. İnsanın fazileti, şu fani alemde necatına vesile ve hakkında hayırlı olacak şeyleri acele etmeden istemesidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v)
“Acele şeytandan, teenni ve sabır Allah’tandır.”
buyurmuştur. Demek ki, acele etmek, bir şeyi vaktinden evvel istemek, şeytanın vesvesesinden ileri gelir. Sabır ve teenni ile hareket etmek ise Tevfik-i ilahinin eseridir.
Dipnotlar: