Rahman'ın Misafiri İnsan

l. Kavl-i Leyyin

Kavl-i leyyin, sözü yumuşak söylemek, muhatabı rencide etmeden tatlı bir dil ile maksadını anlatmaktır.

Kavl-i leyyin, insanın kemalatına vesile olan ulvî bir meziyettir… Binaenaleyh bir kişinin davasında muvaffak olması, onun kavl-i leyyin sahibi olmasına bağlıdır.

Kavl-i leyyinle, yani tatlı dille söylenen her söz, kalpleri teshir eder, insanları birbirine rapteder ve dostlukları artırır. Hatta en inatçı ve mütekebbir insanları bile insafa getirir ve onu hakkı kabule mecbur eder. İnsan bazen tatlı bir söz ile en aziz ve mukaddes olan hayatını dahi feda eder. Bazen de bir söz insanın kalbini fethedip onun irşadına vesile olur.

Kavl-i leyyin güzel bir meziyettir. Kavl-i leyyinle söylenen söz büyük bir kuvvete maliktir.

Kelâmın nezaketle ve yumuşaklıkla ifade edilmesi ilim ve hikmetin gereğidir. Yumuşak ve tatlı dilli olanı herkes sever ve takdir eder. İnsan kalbi, çok hassas ve nazenindir; çabuk tesir altında kalır. Dolayısıyla söylenen söz ilim ve hikmete uygun ve kavl-i leyyin ile söylenmelidir ki, reddedilmesin ve söyleyenden de incinilmesin. Aksi halde, o kelâm doğru olsa bile, kabul edilmez ve reddedilir.

Konuşmalarında sert, kaba ve küçük düşürücü ifadelerle muhatabını rencide edenler, haklı davalarını anlatamadıkları gibi, muhataplarının da nefretlerini kazanırlar. Zira rıfk ve mülâyemet vifak ve ittifakı; sertlik ve katılık ise nifak ve şikakı netice verir.

Şu da bir hakikattir ki, insaflı ve hakperest bir muhatap, konuşanın üslup ve tavrına değil, anlatılmak istenen hakikate nazar etmeli, onu güzelce dinleyip, kabul etmelidir Böyle yüksek bir meziyet de, çok az insanda bulunur…

İknanın en büyük vesilesi kavl-i leyyindir.

Zira medenîlere galebe çalmak ikna iledir, icbar ile değildir.”1

Cenab-ı Hak, küfür ve inatla haddini tecavüz eden Firavun’u, hidayet yolunu tutmayacağını bildiği halde, hak dine davet ve kavl-i leyini talim için, gönderdiği Hazret-i Musa (as.) ve Hazret-i Harun (as.)’a,

 “Ona tatlı ve yumuşak bir tarzda hitab edin. Olur ki, aklını başına alır, yahut hiç değilse biraz çekinir.”2

buyurması bunun en güzel bir misalidir.

Cenab-ı Hak, Bütün insanlara rahmet ve rehber olarak gönderilen Resûl-i Zîşan Efendimize (asm.) hitaben:

Ey Habibim! İnsanlara yumuşak davranman da Allah’ın merhametinin eseridir. Eğer katı yürekli, kaba biri olsaydın, insanlar senin etrafından dağılıverirlerdi. Öyleyse onların kusurlarını affet ve onlar için mağfiret dile…”3 buyurmuştur.

Bu ayetten anlaşılıyor ki, lisanında kavl-i leyyin, kalbinde şefkat ve merhamet tecelli eden Peygamber Efendimiz (asm.) o şirk, cehalet ve zulüm asrındaki insanları etrafında bir pervane gibi döndürerek onlara, mahbub-u kulûb, muallim-i ukûl, mürebbi-i nüfus, sultan-ı ervah oldu.”

Cenab-ı Hakk’ın inayetine mazhar, her cihetle mansur ve muzaffer olan bütün peygamberler, tebliğatlarını kavl-i leyyin ile yapmışlardır. Bizim de bu hususta onları örnek almamız, çok titiz ve hassas davranmamız iktiza eder.

Dipnotlar:

1 Divan-ı Harb-i Örfi, s. 20.
2 Taha Suresi, 20/44.
3 Âl-i İmran Suresi, 3/159.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu