ULVİ BİR SOHBET: NAMAZ
Allah’ın mü’minlere imandan sonra en büyük ihsanı, ikramı ve hediyesi namazdır.
Namazda hem hizmet, hem kurbiyet, hem de vuslat vardır. Allah’ın bu kudsi davetine icabet etmek hizmettir. Ruh, kalp ve bütün duygularla Allah’a teveccüh etmek, kurbiyettir. Kulun, namaz vasıtasıyla Allah’ın huzuruna kabul edilmesi ve O’nunla âli bir sohbet etme şerefine mazhar olması da vuslattır.
Bir mümin için, Allah’a muhatap olmaktan ve O’nunla ulvî bir sohbette bulunmaktan daha büyük şeref düşünülebilir mi?
Cenab-ı Hak, kelâm sıfatını tecelli ettirmek için, insanı kendisine muhatap olarak seçip onunla sohbet etmektedir. Cenab-ı Hak insanla sohbet etmeyi çok sevdiği için müminlere beş vakit namazı emretmiştir ki, namaz vasıtasıyla günde en az beş defa onlarla konuşsun. Bundan da namazın ne kadar ehemmiyetli bir ibadet olduğu anlaşılmaktadır.
Cenab-ı Hak namazı emrederken, kullarına âdeta şöyle hitap ediyor:
“Ey kullarım! Günde beş defa benimle sohbet etmeniz üzerinize farzdır. Buna mecbursunuz. Ama benim dergâhım her an açıktır, istediğiniz zaman dergâhıma gelebilirsiniz.”
Bunun için insan, nafile namazlarla, Kur’ân okumakla, zikir ve dua ile Cenab-ı Hak’la mükâleme şerefine, her an ve her yerde nail olabilir.
Bir valinin oğlu aynı günde babasını birkaç defa ziyarete gitse, valinin canı sıkılır ve sonunda çocuğunu huzurundan kovar. Ama Cenab-ı Hak hiçbir kulunu huzurundan kovmuyor, bilakis kullarının huzuruna çıkmalarından, kendisine dua ve niyazda bulunmalarından memnun oluyor.