Yapacağımız Tek Şey
Bir tavus kuşu, yumurtaları üzerinde muayyen bir müddet kuluçkaya yattıktan sonra, yumurtalar tavusa inkılâb ediyor. Kuluçkaya yatan bu kuş, yumurtaların tavusa inkılâbı fiilinde hiçbir tesire sahip olmamakla beraber, Sâni-i Hakîm bu neticenin husulüne kuluçkayı şart-ı âdi yaptığından, bu iş yapılmayınca tavuslar meydana gelmiyor.
Şimdi, bir yumurtayı şuur sahibi farzederek, ona tavus kuşunu gösteriniz ve kuluçkada bir müddet kaldıktan sonra böyle bir kuş olacağından bahsediniz. O yumurta, bu büyük işi kendisinin yaptığını tevehhüm ederek, meseleyi aklına sığdıramayacak, kendisinin ne gözü ne ağzı ne ayakları ve ne de kanatları olmadığını düşünerek, bu keyfiyette bir kuşa inkılâb edip, uçmayı tahayyül dahi edemeyecektir.
Halbuki, yumurta bu acîb hâle kendisi gelmeyecek, belki Cenâb-ı Hak lûtfuyla ona bu keyfiyeti kazandıracaktır. Onun yapacağı tek şey o Hakîm-i Ezelî’nin kanununa riayet etmek, kuluçkada oturmak ve sağ veya sola inhiraf etmemektir.
İşte mezkûr yumurtanın tavus kuşu olması misâli, insan da ehl-i cennet olmayı kendisi kazanacak değildir. Misâlden de anlaşılacağı gibi, cennet bir başka âlem ve oradaki insan ise bu dünyadakinden çok daha farklı bir insandır. Yani, biri yumurta ise, diğeri tavus veya biri çekirdekse, diğeri ağaçtır.
Bu hârika keyfiyete kavuşmak bizim iktidarımız ve ihtiyârımızın çok fevkindedir.
Bizim yapacağımız tek şey, Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.) inayet-i İlâhiyye ile iki cihanı istiab eden hidâyet ve şefkat kanatlarının himayesinde, bu ömrümüzü kâinat mescid-i kebirinde evâmir-i İlâhiyye ve sünnet-i seniyyenin düsturları tahtında geçirmektir.