Hamiyetperver Kardeşim, İbrahim Erdinç Bey
Okumakla sürur duyduğum güzel mektubunuzu aldım, fevkalade memnun oldum. Doğrusu üslubunuzdaki zerafete hayran kaldım.
“Zafer Dergisiyle yaptığımız hizmeti, nasıl görüyorsunuz?” diye soruyorsunuz
Ne cevap vereyim. Yaptığınız hizmetin ulviyeti ve kudsiyeti aşikârdır. Güneşin mahiyet-i nuraniyesini tarife ne hacet? Zaten o kendini arzediyor. Bu takdirde söze nasıl başlıyacağımı bilemiyorum, mütehayyirim. İnanır mısınız kalemi elime aldığım şu dakikada gönlüm bir halecan içindedir ki tarif edemem. Bu takdire şayan hizmetinizi hakkıyla anlatamıyacağımı şimdiden ifade edeyim. Fakat müdakkik bir nazar ile okuyup ve layıkıyla istifade eden birçok genci görüyorum, dinliyorum. Vicdanen lezzet alıyor, kemaliyle iftihar ediyor ve ümitvar oluyorum. Zira bu gibi kudsi hizmetlerle her müslümanın iftihara hakkı vardır.
Birbirinden daha güzel, daha mükemmel, daha parlak olan hakikatleri ihtiva eden neşriyatınızın vicdanlar üzerindeki tesirini hissediyorum. Zaferi okuyan gençlerin şevk ve metanetlerinin her geçen gün daha da ziyadeleştiğini müşahade ediyorum. Umutlarına umut, iradelerine irade, kuvvetlerine kuvvet kattığına inanıyorum. Demek ki Zafer hizmet ediyor vazife görüyor…
Evet, bugün bitmez tükenmez gayretinizle neşriyat âleminde derûhte ettiğiniz cihad vazifesini, oldukça yerine getiriyorsunuz.
Biznillah inayet-i ilahi yaverinizdir. Sizin için en mühim mesele sa’y ve gayretinizde ihlâs ve sadakatinizde kusur etmemektir. Bu takdirde bikarar ve dehşetli fırtınaların hücumları sizin dağlar gibi iradenizi sarsamaz. Bilakis her geçen gün gayret ve himmetinizi arttırır.
Âlicenap ve Pürhimmet kardeşim.
Belki diyebilirsiniz ki “Memleket çapında, bu sel gibi yıkıcı ve tahrib edici neşriyata karşı, bu cüzi hizmetimizle nasıl mukavemet edebiliriz?”
Bu gibi kudsi hizmetlerde aranılan esas kesret değil, ihlâstır, sadakattir. Herşeye bedel teveccüh-i ilahidir. Malumunuz ki; Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’inde
“Nice az cemaatler vardır ki sayıca kendilerinden çok olan cemaatlere Allah’ın izni ile galip gelmişlerdir.”
buyurarak, İslam yolunda gayret eden sizin gibi mücahidlere kuvvet ve cesaret veriyor.
Ve yine Allah’ın inayetiyle Peygamberimiz (S.A.V.) in bir avuç toprak atmasıyla koca bir düşman ordusunu zir-ü zeber edip müslümanları muzaffer kılması sizin gibilere bir numune-i imtisaldir.
Evet, ZAFER inşaallah muzaffer olacaktır.
Zafer ve mukaddesata gönül vermiş bütün neşriyat menfi ve yıkıcı neşriyata karşı manevi bir set hükmündedir. Bariz bir hakikat ki birçok gençleri himaye ediyor, irşad ediyor ve fikir veriyor. Evet, Zafer gençlerimize en büyük bir nokta-i istinad, en ehemmiyetli bir siper ve en metin bir kaledir. Şaibe-i zeval ve tebeddülden münezzeh olan Rabbül Âlemine tevekkül ile say ve gayret ediniz.
Hakikat şu ki: Sizin bu say ve gayretiniz bu milletin necat ve felahına büznillah en büyük bir vesile olacaktır. Mevlam Hazretleri şeref ve izzetinizi, şevk ve iştiyakınızı ziyade eylesin.
Dünyanın bu keşmekeş, dağdağalı ve fırtınalı zamanında, yukarıda dediğimiz gibi Cenab-ı Hakk’ın sizleri böyle ulvi bir vazifeyle tavzif etmesi bir ihsan-ı ilahıdır.
Zira bugünün insanının imanını, ahlakını, hissiyat ve şerefini, vicdanını hedef alan ve mahiyet-i insaniyeti mahveden, hayatın zevkini zedeleyen, hatta tahrib eden bu yılan dişli kalemlere karşı derginizde cihad sahasına atılan ve İman hakikatlarının naşiri olan kalemler Bedir ve Uhud’da kâfirin başına inen kılıçlar kadar ehemmiyetlidir.
Sizler ne kadar bahtiyarsınız. Vazifeniz pek büyük ve ehemmiyetlidir. Çünkü âlemde en büyük bahtiyarlık ve en büyük vazife insanların iman, irfan ve ahlakına edilen hizmettir. Malum-u âlinizdir ki, ruhun sürur ve saâdeti, kalbin saffet ve nezahati, hayatın lezzet ve ferahı, fikrin vüs’at ve sıhhati, imandadır, irfandadır, iffettedir, edebtedir.
Aziz Efendim;
Muvaffakiyetiniz için dua istiyorsunuz. Zaten hizmetinizi böyle bir zemini ihlâs ve hakikat üzerine bina etmeniz, sizin için rahmeti ilahiyeyi celbedecek en büyük bir duadır.
Bütün muvaffakiyet ve muzafferiyetlerin bu esaslara bina edildiği hepimizin malumudur. Sadakatiniz, hüsn-ü niyetiniz, nezaket ve insaniyetiniz de sizin için fiili bir duadır.
Bütün umut ve intizarların böyle halisane, sadıkane hizmetlerden beklenmesi gayet makuldur. Mamafih, Rahmet-i ilahiye böyle bir hizmet-i kudsiyeyi inayetinden mahrum etmez ümidindeyim.
Neşriyat sahasında kalemle yapılan cihad şehidlerin ve gazilerin süngülerine bedeldir; belki de daha üstündür. Çünkü süngülerin vazifesi mukaddes olmakla beraber bir nevi tahribtir. Ama kalemlerin vazifesi ekseriyetle tamirdir. Süngü hayatın sönmesine, kalem ise ebedi hayatın ihyasına vesile olur.
Zaten Hadis-i Şerifte de şöyle buyurulmuyor mu?
“Mahşerde ulema-i hakikatin sarfettikleri mürekkep, şehitlerin kanlarıyla muvazene edilir; o kıymette olur.”
Evet, kalem insan için ne âlâ mürşiddir!… Zira insanları derin gafletten uyandırır. Belki onlara bir anda mesudiyet bahşeder. Yine o kalemdir ki cihânda ne kadar marifet varsa, insanı ona malik eder. Gönüllerde âli hisler uyandırır, tatlı neş’eler ihya eder, yüksek fikirleri terennüm eder, parlak umutlara mazhar eder. Nice nice hakikatlardan haberi olmayan gafillerin uyanmasına vesile olur. Zulumatla kapanan gözleri fazilet güneşiyle açar. Manzara-i kâinata mütefekkirane baktırır, düşündürür.
Hem neşriyatınızla bu milletin efkâr ve amaline hizmet etmek ve muhtacı olduğu huzur ve istirahatına gayret göstermek bir vazife-i kudsiye ve ulviyedir. Allah korusun bu gibi neşriyatlar ihmal edilirse menfi neşriyatın tesiriyle gençlerimiz cehaletten sefalete, sefaletten sefahata, sefahatten de dalalete düşerler, İslamiyeti değil belki insaniyeti de kaybederler.
Saâdeti sefahatte arayan bedbaht bilmez ki sefahat ne zulmani bir musibettir, insanı zillet içinde yoğurur, mahveder. Ferdi rezil, cemiyeti idlal eder, buhrana düşürür. Hangi aklıselim ve vicdanı kerim bulunur ki bu dehşetli, vahşetli hüsrandan müteessir olmasın?
Bu hizmetperverliğiniz ile şan ve namınız ebede kadar devam edecektir.
Parlak bir ufk-u Cedidin şuaları bu halis hizmetinizden lemean ediyor.
Evet, dide-i istikbalde ciddi bir subh-u saâdetin şafaklarını hissediyorum.
İhlâsınıza, insaniyetinize, nezaketinize, hüsn-ü niyyetinize gerçekten teşekkürlerimi arz ederim. Hizmetinizin ulviyetini candan takdir ve tebrik eder, muvaffakiyetiniz için lütf-ü Haktan inayetler dilerim.
Haziran 1980
Mehmed KIRKINCI