İSLAM DİNİ ve TERAKKİ
İslâm dininin getirdiği hükümler, prensipler ve kanunlar kıyamete kadar gelecek bütün insanların maddî ve manevî, dünyevî ve uhrevi saadetlerine kâfî ve vafîdir.
İslamiyet ahiret saadetine vesile olan yolları gösterdiği gibi, dünya hayatına ait ihtiyaçları da temin edecek düstur ve kanunları da apaçık göstermiştir. Fakat Hristiyanlık böyle değildir. İncil’de devlet yönetimine ait hükümler ve prensipler yoktu. Din ve dünya işleri birbirinden tamamen ayrıydı.
Rönesans ile Hristiyanlar, tahrif edilerek ilme ve fenne karşı bir hâle sokulmuş bir dinî terk ettiler ve maddeten terakkiye başladılar. Demek ki, Avrupa’da meydana gelen terakki Hristiyanlık dinine dayanmıyor. Aksine kilisenin bilim adamlarının üzerindeki baskısının kalkmasına dayanıyor.
İslâm dini ise Müslümanlara, iman ve fazilette örnek olmaları yanında ilim ve teknikte de terakki etmelerini emrediyor. Kur’ân’da sadece ferdin şahsi hayatını değil, aile hayatını, iktisadî hayatını ve devlet yönetimini tanzim eden hükümler de mevcuttur. Bu yüzden Müslümanlar dinin hükümlerini tam olarak yaşadıkları zaman terakki etmişlerdir. Bunun en güzel misali başta Asr-ı saadet olmak üzere, Endülüs Emevi Devleti, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluklarıdır.