Kuvve-i Hayaliye
Kuvve, selahiyet, iktidar, güç, fikir, niyet, hasse, duygu ve meleke gibi manalara gelir.
Hayâl, hiss-i müşterekin bir hazinesidir. Hiss-i müşterek, beş duyu ile aldığı malûmatı hayâle aktarır. Meselâ, görülen bir cisim ve duyulan bir ses ortadan kaybolmadan hiss-i müşterek onu alır ve hayâle teslim eder. Fotoğraf makinasının, çektiği şekilleri kâğıt üzerine tesbit edişi gibi, hiss-i müşterek de beş duyu ile aldıklarını hayâle tevdi eder. İşte bu sayede, insan daha önce gördüğü birşeyi veya duyduğu bir sesi tanıyabilir. Evvelce gördüğü bir şehri veya dinlediği bir sesi bu kuvve vasıtasıyla zaman zaman tahayyül edebilir. Bediüzzaman Hazretleri şöyle buyurur:
“Ve keza o habbe-i kalb için, pek çok hizmetçi vardır ki, o hâdimler kalbin hayatıyla hayat bulup inbisat ederlerse, kocaman kâinat onlara tenezzüh ve seyrangâh olur. Hattâ kalbin hâdimlerinden bulunan hayal -meselâ- en zaîf, en kıymetsiz iken, hapiste ve zindanda kayıdlı olan sahibini bütün dünyada gezdirir, ferahlandırır.”120
“Akıl ve fikir ve hayal, o midenin elleri hükmünde, semavat ve zemin genişliğinde, o sofra-i rahmetten istifade edip şükreder.”121
Hayâlin bir vazifesi de zihnimizin muhtaç olduğu ham maddeyi depo etmektir. Yâni, hiss-i müşterek vasıtasıyla hariçten gelen şeyleri zihne sermaye olarak hazırlar. Hayâl, dağda çıkan karışık madenlerin ilk değirmeni gibidir. Bu karışık madenler, birtakım kimyevî süzgeçlerden geçtikten sonra, özelliklerine göre seçilip tasnif edildiği gibi, hiss-i müşterekin hayâle teslim ettiği ham fikirler, tasavvur süzgecinden geçirilerek tasnif, terkib ve tahlil edilir. Hafızada kazanılmış bilgiler tasnifi bir şekilde kayıt ve istif edildiği hâlde, hayâlde dağınık ve düzensizdir.
Hayâlin bir vazifesi de insanın istikbalde yapacağı hareket ve amellerin gerçekleşmesine yardımcı olmasıdır. Nitekim insan bir arzuyu önce tahayyül, sonra tasavvur eder, daha sonra onu gerçekleştirmenin yollarını arar. Evet, insan istikbal için tahayyül ettiği şeylerin tahakkukuna inanırsa, güveni artar, yeisten kurtulur; itimat etmezse ümitsizliğe düşer.
Şu hâlde hayâl insanın ümit dünyasıdır, dolayısıyla en büyük teselli kaynağıdır. Meselâ, bir tüccar, bir sene zarar etse, istikbalde kazanacağının hayaliyle rahat eder, teselli bulur. Tahayyül edilen şeyler saadete de, şekavete de, atalete de sebeb olabilir. Çünkü insan ona fikriyle hâkim olamazsa tahayyül, nice safsatalar doğurur, bâtıl ve zararlı şeyleri güzel gösterir. İnsan için en mühim husus, tasavvurata hâkim olmakla, hakikati hayalden ayırabilmektir.
Dipnotlar:
120. Mesnevi-i Nuriye.
121. Lem’alar.