MAHLÛKAT YARATILMADAN EVVEL…
Allah’ın zatını kemali ile bilmek ancak O’na mahsus olduğu gibi, kendisini kemâliyle takdis ve tahmid etmek de yine O’na mahsustur.
Cenâb-ı Hak mukaddes varlığına, kudsî sıfatlarına ve esmâ-i İlâhiyesine tecelligâh olacak eşyanın hakikatlerini, mahiyetlerini, plân ve programlarını, manevî miktar ve suretlerini ezelde daire-i ilminde takdir ve müşahade etmekteydi.
O Zat-ı Zülcelâl, lütuf ve keremi ile daire-i ilmindeki bu mahiyetlere haricî vücud giydirmeyi irade buyurdu. Ve “kün” emriyle mevcudatı yarattı. Bu yaratma ve icat mahlûkat için bir ihsan ve ikram idi.
Cenâb-ı Hakk’ın ilmindeki eşyanın mahiyetlerini takdir ve tanzim etmesi zaman içinde değildir. Ezeldeki bu müşahede, bu takdir ve tanzimi insan aklı idrak edemez. Bu hakikat, ancak Allah’ın malûmdur.