MUHTEŞEM TESBİH
Akıl ve marifette en ileri, esmâ-i ilahiyenin en mükemmel aynası ve saltanat-ı ilâhiyenin en büyük dellalı ve iki âlemin güneşi olan Hazret-i Peygamber (asm.) “ikra” hitabına muhatap olarak bütün mahlûkatı okuyup yeryüzündeki mektebini bitirdikten sonra, miraç vasıtasıyla ferşten arşa yükseldi. Yedi kat semayı geçerek Sidret-ül Münteha ve Kab-ı Kavseyn’e, yani imkân ve vücub arası olan ilâhi visalin en mahrem bucağına erişti. Cenneti ve cehennemi gördü. Sonsuz sırlara vakıf oldu. Zamandan ve mekândan münezzeh olan Cenab-ı Hakk’ı gördü.
Hz. Peygamber (asm.) o ulvi makamda, Allah’ın azameti karşısında acziyetini ifade eden, yerleri ve yedi kat semayı çınlatan, bütün semavat ehline, meleklere ve ruhanilere lebbeyk dedirten şu muhteşem tesbihi okudu:
“Seni bütün noksan sıfatlardan tenzih ederim. Ben seni hakkıyla bilemedim.”