Urfa’da Matem Havası Vardı
Sanki, bütün memleket Urfa’ya akmıştı. Sokaklar, caddeler insan seli halindeydi. Herkes gözyaşları içerisinde hüzünle birbirine sarılıyordu. O nebiler, o peygamberler otağı mukaddes belde, o aziz Urfa, dağları, taşları ile hazin bir matem havası yaşıyordu.
Anadolu’nun her tarafından Urfa’ya sel gibi insan akıyordu. Bu manzara valiliği telâşa düşürdü. Cenazenin, Cuma namazını müteakip kaldırılması plânlanmışken, emniyet mülâhazısıyla cenaza namazı perşemde günü ikindiden sonra kılındı ve Üstad’ımız Halilürrahmân Dergâhına defnedildi.
1873’de Nurs’da doğan, ilim tahsili için küçük yaşta ailesinden ayrılan, on dört yaşlarında büyük âlimlerin takdirini kazanan ve bilâhare İstanbul ulemasınca sorulan her müşkül soruya cevap vermekle; “Bediüzzaman” unvanını kazanan, 31 Mart Vak’ası’nda isyan eden taburları müessir nutukları ile itaate getiren, Cihan Harbi’nde Ruslara karşı kahramanca çarpışan ve esir düşen, Millî Mücadele Harekâtına bütün kuvvetiyle destek olan, kısacası bütün ömrünü iman ve Kur’an hizmetine, vatan ve milletin selâmetine vakfeden, bu unutulmaz hizmetlerine karşılık takdir ve taltif edilmesi gerekirken, gizli dinsizlik komitelerinin entrikalarıyla, sürgünlere, hapislere, zindanlara, zehirlenmelere ve daha bin türlü akıl almaz işkencelere maruz kalan Üstad Hazretleri irfan ve kültür hayatımıza yüz otuz parçadan müteşekkil “zengin bir külliyat” hediye ederek fâni hayatını, Urfa’da noktaladı.
Cenâb-ı Hakk’tan niyazımız dünya durdukça mübarek ruhuna bol bol rahmet yakmasıdır…