1960’dan Sonra İman Hizmetinde Büyük Bir İnkişaf Oldu
1960 İhtilali’nden bugüne kadar geçen zaman, hep Nur’un inkişafına hizmet etti. Üstad’ımızın “Mevtim, hayatımdan ziyade dine hizmet edecek” ihbarının tahakkukunu aynen müşahede ettik ve ediyoruz.
Şimdi artık, Bediüzzaman Hazretleri îman ve Kur’an dâvasında muvaffak olmuştur. Nur talebeleri bugün Üstad’ımızın müsbet hareket metoduna tam ittiba ile, yalnız Sultan-ı Kâinata istinad ve ancak O’ndan istimdat ederek azamî ihlâs ve kemâl-i teslimiyetle yalnız ve yalnız îman ve Kur’an hizmetine devam etmektedirler. Onların bu hulûsiyetleri, hasbîliği ve samimiyeti, kâinat çapında semere vermektedir ve vermeye devam edecektir.
O gün, Üstad’ımızın ve talebelerinin okudukları dersler, yaptıkları mütalâalar, tafekkürler, tezekkürler, ettikleri niyazlar ve ah-u eninler, onların saf ve berrak nefeslerinden tebahhur ederek, önce Isparta semalarında rahmet bulutları hâlinde teşekkül etti. Sonra, bu pare pare bulutlar aheste aheste, dalga dalga yükselerek Anadolu’nun dağ ve sahralarına saçıldı ve neticede bir bâd-ı rahmetin esmesiyle bugün bütün zemin ve asumanı ihata etti.
Zamanla, o münevver ve mülevven bulutlar, rahmet katreleirini nurun bağ ve bostanlarına dökmeye başladılar. O bostanlarda ekilen nûr tohumlan neşv-ü nema buldu. Çiçeklenip filizlendi ve tahminlerin fevkinde bir bereketle semere verdi.
Nur talebeleri, Üstad’ın tavsiyesine sımsıkı sarılarak, azamî ihlâs, azamî sadakat ve azamî muhabbetle Risale-i Nur’un inkişafına çalıştılar… Lillâhilhamd, milyonlarca gencin îmanlarını kurtarmaya ve onları yabancı ideolojilere kapılmaktan muhafazaya muvaffak oldular. Bu milletin îmanına, Kur’an’ına, örf ve âdetlerine, kültür ve irfanına, hülâsa her türlü değer hükümlerine karşı olan ifsat komiteleri bu müsbet inkişafı hazmedemediler. Asılsız ihbarlarla adliyeyi şaşırtarak Nur talebelerine baskı yapma ve muhtaçları ürkütme plânını tatbike koyuldular. Risale-i Nur ve Nur talebeleri aleyhine, yüzlerce dâva açıldı. Sonunda, bunların hepsi beraatle neticelendi.
Nihayet, Nur talebelerinin vatan ve milletini seven âlicenap insanlar oldukları; onların, asayişin manevî bekçileri olarak her türlü zararlı ve bölücü cereyanların karşısında bulundukları bütün devlet yetkililerince de açıkça anlaşıldı.
Şimdi artık, fecr-i kâzip, yerini, fecr-i sâdık’a bırakıyor. Üstad’ımızın beşareti gerçekleşiyor. Mezar-ı müteharrik bedbahtlar, yerlerini fevc fevc gelen nesl-i cedide terkediyorlar.