HAK DİN NASIL ÖĞRENİLİR?
Fen sahasındaki bilim adamları bizlere kâinat kitabındaki nice gizli hakikatleri öğrettikleri gibi, başta Habib-i Edip Efendimiz (asm.) olmak üzere mürşitler, müçtehitler ve âlimler de Kur’ân-ı Kerîm’in ulvi hakikatlerini ders vermişlerdir.
Âmi bir insan, güneşi bir elma kadar zannederken, bir kozmoğrafyacı âlim, o güneşin bu dünyadan bir milyon üç yüz bin kat büyük olduğunu görebilmektedir.
Okuma yazma bilmeyen bir adam, kanı, kırmızı bir su olarak görürken, bir tıp âlimi onun içindeki alyuvar ve akyuvarlara nazar edebilmektedir.
Bir adam eczaneden ilâç almayıp, “Mademki bütün ilâçlar bitkilerden yapılıyor; o halde bu ilâçları membaından kendim elde edeceğim.” diyerek, dağlara çıkıp ot toplasa ne derece divanelik etmiş olur; kıyas ediniz.
İşte, Kur’ân-ı Kerîm’in her bir ayetinde nasıl ince, derin ve engin manalar bulunduğunu anlayabilmemiz için de onun birinci muhatabı ve en büyük müfessiri olan Resulullah Efendimize (asm) ve O’nun yolundan giden mürşit, müceddid ve âlimlere ihtiyacımız vardır.