HER İŞİN EHLİ BAŞKADIR
Günümüz insanı ilmî ve fennî sahalarda haklı olarak, ehl-i ihtisasa müracaat etmektedir. Bu hassasiyeti dinî meselelerde, çok daha fazlasıyla göstermesi gerekirken, ya kendi aklı ile yetinmekte yahut bu sahada ehliyetsiz kişilerin sözlerine itibar etmektedir. Hâlbuki dinde ehil olmayan kişi başka sahalarda mütehassıs bile olsa, sözü dinde hüccet olamaz. Mesela, bir doktor tıp ilminde ne kadar terakki ederse etsin, sözü mimarlık ilminde delil kabul edilmez. Bu sahada ona müracaat edilmez.
Hakikat böyle iken, mücerred akıl ile kavranılması mümkün olmayan “imanî, Kur’ânî ve dinî hakikatler”de insan ne kendi aklına güvenebilir ve ne de bu sahada ehil olmayan kimselerin sözüyle hareket edebilir. Bu hususta ona düşen: Dinde ehil zatlara bizzat müracaat etmek yahut onların yazdığı eserlere başvurmaktır.
Bunu yapmayanlar çoğu zaman kendi arzularını, vehim ve hayallerini fikir ile iltibas etmekle aldanır ve hakikatten uzaklaşırlar.