Bediüzzaman'ı Nasıl Tanıdım?

Hocam Nadir Efendi, Bediüzzaman’ı Çok iyi Tanıyordu.

Solakzâde Sadık Efendi’den sonra, tahsilime Şark’ın tanınmışn âlimlerinden Nadir Efendi’nin yanında devam ettim. Nadir Efendi,6 Bediüzzaman Hazretlerini diğer hocalarıma nisbeten daha iyi tanıyordu. Onlar, Bediüzzaman’nın kendi ifadesiyle, “Eski Said” devresine; Nadir Efendi ise, hem “Eski” hem de “Yeni Said” devresine vâkıf idi. Tabiri caizse, onlar muhteşem bir “tulûun” müjdecisi olan fecrin parıltılarını görmüşlerse; Nadir Efendi o güneşi seyretmiş ve ziyasından tefeyyüz etmişti.

Bediüzzaman Hazretlerinden her fırsatta sitayişle bahseder, O’nu, İslâm âleminin yetiştirdiği mürşid ve mütefekkirlerin kamil bir örneği olarak tanırdı. Eserlerini okuduğunu ve kendisini Isparta’da ziyaret ettiğini iftiharla anlatırdı. O’nun, ilim sahasında olduğu gibi, ledünniyât âleminde de bir sultan olduğunu1 söylerdi. Kendisinden Seyyid Şerif-i Cürcanî’nin Şerhü’l Mevâkıfını ve Taftazanî Hazretlerinin Şerhü’l-Makasıd’ını ders aldığımda:

Bu eserlerde ekilen hakikat çekirdeklerini Bediüzzaman, asrımızda yeşertmiş, sümbüllendirmiş ve herkesin istifade edebileceği bir ağaç hâline getirmiştir.” derdi.

Sa’d-i Taftazanî’nin Fenn-i Beyan ve Meani’ye âit “Muhtasar” isimli eserini okuduğumuzda bize şöyle demişti:

Bediüzzaman da Kur’an’ın belâğât ve fesahatinin esrarını anlatan İşâratü’l-İ’caz isimli bir eser yazmıştır. Ben o eseri birçok defa okudum ve okuttum. O’nun; Keşşaf, Beyzavî, Abdülkahir Cürcanî gibi nice belagat dâhilerinin sezemedikleri birçok nokta ve nükteleri harikulade bir tarzda keşfetmiş olduğunu gördüm.

Hocamız Nadir Efendi, Bediüzzaman Hazretlerinin mantık ilmine âit “Kızıl İ’caz” isimli eserini tam bir yıl boyunca tetkik ettiğini, onda serdedilen kaideleri Aristo ve İbn-i Sina gibi mantık üstadlarının “tasavvur” dahi edemediklerini söyler ve şöyle buyururdu:

O’nun en mümtaz vasfı, kelam ilminin en derin ve müstakil mes’elelerini, hârika temsillerle herkesin anlayabileceği bir şekilde izah edebilmesidir, hakikat şu ki; O, zamanımıza kadar bir benzeri daha yazılmayan ve her tabakadan insanın seve seve okuduğu eserleriyle, ilmî ve fikrî bir cihad yapmıştır. Kader-i İlâhî’nin kendisine tevdi ettiği bu mukaddes vazifeyi büyük bir sabır ve tevekkülle yılmadan, usanmadan ve bütün engelleri aşarak sonuna kadar devam ettirmiştir.”

Erhamürrahimîn olan Allahü Teâlâ her ikisine de felek çarklarını durduruncaya kadar rahmet etsin…

Dipnotlar:

1 Nadir Efendi, isim gibi nadirü’l vucut bir insandı. Halim ve selimdi.Zühd ve takvasıyla olduğu kadar, ilim ve irfanıylada temayüz etmiş büyük bir üstad idi. Bereketli bir ilimi vardı. Şark’dan sayıda ilim ve irfan sahibi talebe yetiştirmişti. Halkın hüsn’ü teveccühüne mazhar olmuş, nezih bir âlimdi. Meneviyat sahasında da feyiz tecellilerine mazhardı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu