Risale-i Nur’da Mükemmel Bir İkna Tarzı, Yüksek Bir Fikir Gücü Vardır
Risale-i Nur’daki ikna tarzı öylesine mükemmel ve fikir gücü öylesine yüksektir ki, zihinleri istilâ etmek isteyen menfî ve karanlık fikirleri, hemen eritir, kalblerdeki pasları, şüphe ve vesveseleri anında yakar. Nurları okuyanın kısa bir zamanda fikri nûrlanır, âlemi değişir. Sadece şu tek misâl bile bu dâvayı ispata kâfidir:
“Nurun gelmesi elbette nuranîden ve vücud vermesi herhalde mevcuttan ve ihsan ise gınadan ve sahavet ise servetten ve tâlim ilimden gelmesi bedihi olduğu gibi, hüsün vermek dahi hasenden ve güzelleştirmek, güzelden ve cemâl vermek cemilden olabilir, başka olamaz. İşte bu hakikata binâen îman ederiz ki; bu kâinattaki bütün güzellikler öyle bir güzelden geliyor ki, bu mütemadiyen değişen ve tazelenen kâinat, bütün mevcudatiyle âyinedarhk dilleriyle, o güzelin cemâlini tavsif ve tarif eder.” (Şualar, Dördüncü Şua)
“Kelâmdan maksad, muhakeme ve muvazene târikini göstermektir.” kaidesinde, Risale-i Nur, sehl-i mümteni tarzında, kâinat kuvvetinde bir delili bâzan bir cümle içerisinde gösterir. Meselâ, “Bir iğne ustasız olmaz.”, cümlesiyle kâinatta yaratılan her mevcudun bir sâni’e muhtaç olduğunu idraka çakar, fikre yerleştirir. Her mahlûkun âzasiyle cevarıhiyle, hüceyratiyle, zerratiyle, evsafiyle, ahvaliyle, hâsılı binlerce dillerle Sâni-i Âlem’in varlığına, birliğine şahid olduğunu akla gösterir. “Bir köy muhtarsız olmaz” ifadesiyle şu muhteşem kâinatın bir müdebbiri, bir hâkimi olduğunu akla havale eder.