Ruhun Hâdiseleri İdrâki
Ruh; his, idrâk, ihtisas ve irâde üzerinde hâkimiyet kurar. Onları vesile ederek değer kazanır. Bunu bir misâlle izaha çalışalım:
Bir kokuyu alabilmemiz için burnumuz hava ile temas eder. Bu temas burunda bir te’sir bırakır. İşte bu te’sir histir. Vâki olan bu his, derhal sinirler vasıtasıyla zihine ulaşır. Bu hâl, yâni, kokunun zihine nakşedilmesi, bir intibâdır. Bu intibaı müteakip, zihinin bu kokuyu diğerlerinden ayırması sonucu bir ilim hâsıl olur ki, bu da ihtisastır. Aklın bunu, kaynağına, sebebine isnat etmesi ise idrâktir. Ruhun, bu kokunun menbâını, hakikatini ve sıfatlarını incelemesiyle marifet meydana gelir. Bu kokudan memnun olma veya olmama neticesi, kokuyu alıp almama şıklarından birini tercihe irâde denir.
Görme, işitme, tatma ve dokunma gibi hislerimiz de aynen böyledir. Şu hâlde beş duyu hisse, sinirler ihtisasa, dimağ idrâke hizmet etmektedir.
İnsandaki idrâkin teşekkül tarzı da ayrıca hayrete şayandır. Nasıl oluyor da insanın bedeninde, hârika bir surette hâsıl olan hareketle, dimağın merkezinde bir ilim ve şuurlanma husule geliyor? Nasıl oluyor da hücrelerden meydana gelen hareket, dimağdaki şuura intikal ediyor, ruh bundan haberdar oluyor ve marifet meydana geliyor? Ruh kadar acîp olan bu mes’eleyi ne felsefe ne de psikoloji izah edebilir. Bu hâdiseler arasında büyük ve inkişafı müşkil sır ve perdeler vardır.