Utanç Verici Tablo
Üstad’a karşı Dâhiliye Vekilinin yapmış olduğu, bu tarihte eşine asla rastlanmamış zulüm ve vefasızlık misâli karşısında şuur donmakta, kalb sızlamakta, vicdan kan ağlamaktaydı.
“Cemiyetin, yirmi beş milyon Türk Cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun, Kur’an’ımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa, Cennet’i de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin imanını selâmette görürsem, Cehennem’in alevleri içinde yanmaya razıyım. Çünkü, vücudum yanarken, gönlüm gül gülistan olur.”
diyen ve bu samimi ifadelerini hayatı boyunca müsbet ve müsmir hizmetiyle doğrulayan böylesine şefkatli ve fedakâr bir insana karşı, böylesine bir vefasızlık, acaba vicdanlar da nasıl ma’kes bulurdu?
Beşerî hürriyetlerin neşv-ü nema bulduğu bu ilim ve irfan asrında, bir hukuk devletinin sözüm ona “medenî” müntesipleri eliyle çizilen bu kara tablo, tarihin belki de en utanç verici tablolarından birisi olarak kalacaktır.
Urfalılar, takdire şayan bir vefakârlıkla Üstad’a sahip çıkmışlardı. Zaten Üstad Hazretleri de o gece, Kadir gecesi mütebessim bir çehreye bürünerek ebedî âleme, huzur-u Rahmân’a kavuştu. Takvim yaprakları 23 Mart 1960’ı gösteriyordu.